Türkiye’yi uluslararası sanat fuarlarında başarıyla temsil eden Tuğba Yazıcı; “İnsanlık bizi buluşturan payda”
Louvre’da üç kez sergiye davet edilen Türk sanatçısı Tuğba Yazıcı, dünyanın geldiği bu karmaşa ortamında, milliyeti olmayan insani duygularla ve kadının dönüşümüyle kurtulmanın mümkün olduğuna inanıyor….
Özgür Ruhun Kalesi
Röportaj: Nur Öztürk İlk
Bu haftaki röportaj konuğum Tuğba Yazıcı. Dünyanın tüm ağır yüklerine karşı, sanatın güler yüzlü
umut dolu yaklaşımıyla çözümün yanı başımıza olduğunu bizlere anlatıyor. Görmek istediğimizin
dışında evrensel iyiliğin ve barışın önemini, özel olarak tasarladığı kıyafetlerinde, tuvale aktarımlarıyla
vurguluyor. Özellikle kadının dönüşümünün dışavurumu ile dünyanın daha yaşanılır bir hal olacağını
bize umut dola dokunuşlarla anlatıyor. Sürekli üretiyor, sürekli çalışıyor. Bir bakıyorsunuz Louvre’da
bir bakıyorsunuz Miami Sanat etkinliklerinin tam orta yerinde… Türkiye’yi başarıyla temsil eden
kadınlarımızdan…
Sanatın iyileştirici ve farkındalığı artırıcı gücünün altını çizdiği kendi eserlerinin yanında yeni başlattığı
arttmodernmiami dijital gazete de ise bizi bize anlatarak, kişisel yolculuğumuzda bizi yalnız
bırakmamayı hedefliyor…
Tuğba Yazıcı ile yaptığımız söyleşiyi keyifle okuyacağınızı umuyorum….
E. G. Benite,”sanat; ne bir oyun ne de bir eğlencedir, o ancak ruhun dışarıya vurarak, kendisini
göstermesi ihtiyacıdır. “ der. Sizin eserlerinizdeki, dışa vurumunuzda, “algı gerçektir” kurgusuna
inat bir illüzyon arayışınızın olduğu fark ediliyor. Sizce gerçek illüzyonda mı saklı, algıda mı?
Bence gerçek diye bir şey yok. Her şey illüzyon, algı ve yanılsamadan ibaret. Çoğu zaman zannederek
yaşıyoruz, hayatın bir bölümünde… Ben hayatı bir performans sanatı olarak görüyorum, performansa
göre şekilleniyor her şey. Yürüdüğüm yolda ne yaşarsam, eserlerimle dışavurum yapıyorum.
Tuğba’nın Kadın’larının yüzleri olmadan kim olduklarını cesurca haykırdıklarını görüyoruz. Kural
tanımaz, başları hep dik olan bu kadınları, geleceğin dünyasında eserlerinizde nasıl yorumlamayı
düşünüyorsunuz?
İnanın ben de bilmiyorum, biraz doğaçlama ilerliyor çoğu şey. Animasyon olarak görmek isterdim.
Leonardo da Vinci “zekâ ile elin birlikte çalışmadığı yerde, sanatçı yoktur” der. Sanatı müzelerden
duvardan çıkarıp giysilere, yastıklara ve bavullara taşıdınız. Vinci’nin dediği gibi hem eliniz hem de
zekânız sanatı hayata taşırken, bir sonraki durağınız neresidir?
Sanatımın ulaşılabilir olması benim için çok önemli. İnteraktif bir ilişki kurdum insanlarla. Sokakla,
modayı birleştirdiğimde ve dünyanın birçok yerine ulaştı. Bu bakış açısına ihtiyaç olduğunu
düşündüm. İnsanlarla konuşmadan ne düşündüklerini hissettiklerini anlatmaya olan ihtiyaç, onu
taşıyan kişilerle birlikte tüm dünyaya ulaştı…
Buna bir nevi sessiz çığlık da diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz… Hatta çok enteresan, “Donara’nın Çığlığı” isimli bir çalışmam bir sweatshirt olarak
üretilmişti. Şimdi siz söyleyince denk geldi.
Geçtiğimiz ay Louvre’a bir sergi daveti aldınız. Bu yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?
Fransız bir galeriyle 2016 yılından beri birlikte çalışıyorum. Galerimin sanatçısı olarak bu benim
Louve’a 3. katılışım ve her seferinde büyük bir kıvanç duydum. O atmosferde, o tarihin içinde eserinle
yer almak, benim için paha biçilmez bir duygu, öncelikle bunu söylemeliyim. Dünyanın en önemli
sanat şehirleri ve fuarlarında yer almak, vizyonuma çok şey kattı. New York, Miami, Chicago, Paris
Louvre, İsviçre MAG, Floransa Bienali, Boston, İstanbul, Londra gibi sanat ve hayatın merkez
noktalarında yer almak onur verici. Her gün bunun için şükrediyorum ve layık olmak için çok
çalışıyorum.
KÜÇÜK DENİZ KIZI BİR GÖÇMEN MİYDİ?
Küçük Deniz Kızı’nın hikâyesinden esinlenerek yapmış oluğunuz Dalgalar isimli eserinizde, kadın
auro’sının gücüne atıfta bulunarak, sanat her yerde olmalı ve kadın bunu ifade aracı olarak
kullanmalı mı diyorsunuz? Yani moda ve sanatı birleştirmenizin altında, bu düşünce mi yatıyor?
Küçük Deniz Kızı’nın hikâyesinden esinlendiğim o dönem ki çalışmalarımın manifestosunu direkt
paylaşayım size, “Dalgalar” isimli çalışmamın ne ifade ettiğini daha iyi anlatabilirim böylece:
İlhamım Küçük Deniz Kızı hikâyesinden geliyor. Hikâyeyi bilirsiniz… Aşkı ve hayali için denizdeki
hayatından vazgeçmeye hazır genç bir denizkızını konu alıyor.
Deniz Cadısı ile yaptığı anlaşma sonucunda kuyruğunu bırakır ama artık güzel bacakları vardır. Fakat
anlaşma gereği artık konuşamayacaktır. Hikâyesini anlatsa bile, kimse onu anlamayacaktır, çünkü o
artık başka bir dünyada yaşıyordur.
Küçük Deniz Kızı hikâyenin sonunda konuşamaz ama ben çalışmalarımda kültürünü motiflerde ve
renklerde gösterdiğini ve karakterini anlattığını hayal ettim ve yaptım. O kadın renkli ve desenli bir
mozaiğin parçasıdır. Boston ‘da bulunan Smith College’de bir sanat konferansından davet almıştım ve
sanatımı anlatıyordum. Sonrasında eserlerim de sergilendi zaten. Bu konuşmayı yaptığımda inanın
ayakta alkışladılar. Çünkü konuşmanın sonunu şu cümleyle bitirdim? “Yoksa Küçük Deniz Kızı’nda bir
göçmen miydi?”
Bir masal kahramanı üzerinden göçmen sorunsalına atıfta bulunmanız mı Amerikalıları çok
etkiledi?
Evet, tabii ki… Amerika bir göçmen ülkesi ve çok önem veriyorlar, göçmenlerin sesi olabilecek
karakterlere, sanatçılara… Benim orada dünyaca bilinen bir masal kahramanını, günümüze
uyarlayarak sormam, onlarda küçük sevimli bir şok yarattı. Sonrasında senatörden ve konferansı
düzenleyen komiteden bir teşekkür mektubu aldım. Mektup da kısaca “ Göçmenlerin sesi olabilecek,
sanatçıların ve eserlerin Amerika için çok değerli olduğunu, sanatsal seslerin kültürleri birleştirici
etkisinden dolayı önemine değiniliyor ve katkılarımdan dolayı; Tuğba Yazıcı’ya teşekkür edildiği”
yazıyordu. Konuşmamın “ Küçük Denizkızı bir göçmen miydi?” sorgulaması çok etkili olmuştu. Zaten
sonrasında birkaç defa daha davet edildim Smith College’e konuşmacı olarak. Massachusetts, Boston
çok entelektüel bir eyalet ve şehir… Kendimle gurur duyduğum zamanlardan biridir, orada yaşadığım
sürece sanatsal olarak var olma çabalarım. Yazının başında belirttiğim gibi; Hayat bir performans
sanatıdır ve performansa göre şekillenir her şey!
Şehirler, yaş, çalışmak, çok çalışmak, her şey performansınızı etkilediği gibi sizde dönüşümü de
başlatmış sanırım…
Evet… Tüm çalışmalarımda; hep kadının duygularını resmetmeye çalıştım. Üzüntüye, mutluluğa,
rahatlamaya, düşünceye, neşeye bu duyguları paylaşmaya ilgi duydum. Bunları da günlük hayata
uyarladım: Bazen bir sweatshirt ile bazen bir çanta veya atkı üzerine, bazen de bavullarla her yere
ulaştılar.
Ülkem ve hayatım zamanla değişti. Yaptıklarıma yeni renkler ve yeni konular ekledim. İlk başta hisler
benim için yeterliydi ama şimdi çalışmalarımı bir hikâyede bir araya getirdim.
Küçük Deniz Kızı hikâyesinde olduğu gibi bu eserler de hayalleri için hayatlarını değiştirebilenleri konu
alıyor. O çalışmanın bir parçası olan “Dalgalar” ise bir dönüşümü anlatıyor. Dalganın kuvveti ve kişinin
üzerindeki etkisi, bir çarpma anı ve sonucunda dönüşüm.
I WAS THERE İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
Hayalleriniz nelerdir?
Hayalim, resimlerimin taşınabilir bir sanat mottosuyla dünyayı dolaşması, müzelerde ve müze
shop’larda yer almasıydı her zaman.
Moda ile birleştirdiğim çalışmalar, bugün dünyanın birçok yerinde yer alıyor. Bu anlamda hayallerimi
gerçekleştirme yolunda olduğumu, rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun en önemli sırrı; hayatın bana
getirdiği acı ve tatlı ne varsa; sanatım aracılığı ile dışa vurmam ve her türlü duyguyu
dönüştürebildiğimi fark etmem oldu.
Düşünebiliyor musunuz? Yıllar sonra, yaşanmış olan ne varsa, bitecek, değişecek, unutulacak ama
ürettiğim ne varsa kalıcı olan onlar olacak. Filmlerde gördüğümüz gibi, sanırım bu hayata çentik atıp:
“I was there!” Demek istiyorum. İşte bütün mesele bu!
Şüpheci Kadın isimli çalışmanıza esin kaynağı olan ormanda gerçek hayatın şekil değiştirmiş olan
hangi tezahürlerini gördünüz?
Güzel bir soru:))) Eee şöyle diyebilirim; Ben gezmeyi ve araştırmayı, hayatı yaşamayı seven biriyim.
Dolayısı ile tabiatta bulunan birçok canlı türünün tezahürlerini gördüm, tanıdım. Kuşları da gördüm,
sürüngenleri de, kurtları da, sincapları da, atmaca türlerinden tutun da, aslan ve sırtlanları da 1 km
öteden tanıyabilecek, kuvvetli hislere sahibim. Bu arada başucu kitabım da “ Kurtlarla Koşan Kadınlar”
dır. Tüm seyahatlerimde yanım da taşırım ve tüm kadınlara okumasını tavsiye ederim.
Paul ve Peter metaforu ile açıkladığınız, bugününün dünyasındaki karmaşıklığın yeni halini hangi
metafor ile açıklarsınız?
Paul ve Peter’in Hikâyesi; aslında benim olabileceğim en politik dışavurumdu. Çünkü politikayı
sevmiyorum. Çalışmam ortaya çıktığı sıralar; Ukrayna-Rusya savaşının başlamak üzere olduğu
zamanlardı. Tarafların açıklamalarını dinlemek, fakat çıkarlarının çatıştığını görmek, konuşulanla
yapılacak olanın bambaşka olduğunu hissetmek çok üzücü ve sinir bozucuydu, o sürece katlanmak
zorunda olan insanlar açısından. Tüm hayatları, iki dudağın arasından, çıkan ve çıkacak olan
demeçlere bağlıydı. Sonra bunu bütün dünyaya uyarladığımda aynı sonuca vardığımı fark ettim. Paul
ve Peter’in Hikâyesi metaforu gibiydi herkes ve her şey…
“Paul’un Peter hakkında söyledikleri; Peter’den çok, Paul hakkında düşünmemizi sağlar!”
Şuan ki dünyanın halini Stefano D’Anna’ nın sözüyle özetleyebilirim:
“Dünya böyle! Çünkü sen böylesin.” Çünkü herkes böyle!
BİZİ BİZDEN DİNLESİNLER İSTİYORUM
Gelecekteki planlarınız nelerdir?
“ I have a dream” diyorum Martin Luther King gibi. Uluslararası bir sanat, kültür gazetesinin kurucusu
oldum. İsmi ARTTMODERNMIAMI…
Kültürlerarası bir bağlaç oluşturmak amacım ve bir sanat-kültür gazetesi bir ihtiyaç bana göre.
Alanında uzman birçok değerli kişiyle, ARTMODERNMIAMI çatısı altında bir araya geldik.
Yıllardır yurtdışında yaşıyorum ve insanların ihtiyaçlarını görüyorum ve bir sanatçı olarak
sezebiliyorum. Gazetemiz için; dünyanın farklı ülkelerinden; alanında yetkin sanatçı, aktrist, yazar,
sanatçı, doktor, gastronomi, yoga & meditasyon, regresyon, kişisel dönüşüm teknikleri, seyahat,
moda alanlarında yazacağımız ve kültürlerarası bağlaç görevini oluşturacağımız bir gazete bu. Sizin
aracılığınız ile herkesi instagram ve Facebook ‘dan arttmodernmiami adresini takibe almalarını rica
ediyorum. Tanıtım fragmanımızın müziği, bizi müzikal olarak bile anlatıyor aslında: Mozart’ın, “Türk
Marşı” nı seçtik.
Çağdaş Türk insanları olarak, kültürlerarası, kültür elçisi olma görevini üstlendik. Dijital gazetemiz
sesimizin sağlıklı bir şekilde çıkmasını sağlayacak. Yurtdışında yaşadığım ve sanatçı olduğum için çok
insanla tanışıyorum ve gelen sorular bir birinden güzel ve heyecan verici… Türkiye’yi ve Türkleri
tanıtmanın en güzel yollarından biri, etkin ve yetkin kişilerin yazılarını okumaktır kanımca…
Türk dizilerinin uyandırdığı etki, hiçbir PR çalışmasında yoktur. Bizi, bizden dinlesinler diyorum ben
de. Güzel, sağlıklı, sanat dolu, modern bir ses olarak, bütüne fayda sağlamak hedefimiz!
İnsanların çeşitli sebeplerle bozulan psikolojilerine iyi gelmek, kişisel yolculuklarında yalnız
olmadıklarını hissettirmek çok önemli. Üstelik bu insani duyguların milliyeti de yok! Yıllardır
yurtdışında yaşadığım için, bizzat gördüm, izledim. Bir Kolombiyalı ’da bizim gibi üzülüyor, seviniyor,
endişeleniyor, bir Avrupalı ’da, bir Fransız’da, bir İtalyan, bir Ukraynalıda, bir Rus’ta…
Dünyanın her tarafında evrensel bir ihtiyaca, bir nebze olsun fayda sağlamak, en önemli
motivasyonumuz. İnsanlık bizi buluşturan paydaysa, payımız bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak, belki
de doğru anlaşılmak…
Gelecekten beklentim; güzel dileklerimizin, en hayırlı şekliyle gelişmesi! Diliyorum ve umuyorum.
Bu güzel röportaj için Sevgili Nur, öncelikle sana ve Arka Haber’e teşekkür ediyorum, nice
güzelliklerde buluşmayı diliyorum.
Teşekkür ederim. Değerli vaktinizi ayırarak sorularımızı cevapladığınız için… Bundan sonraki sanat
yolculuğunuzda başarılarınızı diliyorum…
Tuğba Yazıcı Kim’dir?
Tuğba Yazıcı, İstanbulda doğdu. Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde okuduktan sonra 2012-
2014 yılları arasında İstanbul Moda Akademisi Moda Tasarımı eğitimi. Tuvale aktardığı
resimleri ve düzenlediği sergilerin yanı sıra 2014 yılında markasını yarattı; tuvalden resimlerini kendi
tasarımlarına uyarlayarak Tuğba Yazıcı markasını yarattı.
Taşınabilir Sanat konseptiyle resimlerini modayla buluşturan sanatçı, rengârenk, cesur ve farklı
tasarımlarla tüm dünyaya hitap ediyor. Tasarımları, dünyanın birçok ülkesinde giyilmektedir. Ayrıca
resim çalışmalarına devam etmekte ve uluslararası sergilere katılmaktadır. Sanatçı Floridada yaşıyor.
Benzer Haberler
19. ÇOCUK FİLMLERİ FESTİVALİ, İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VE İSTANBUL VAKFI’NIN KATKILARIYLA BAŞLADI!
FAZIL SAY VE SERENAD BAĞCAN DEPREMZEDELER YARARINA İZMİR'DE KONSER VERECEK
TUĞBA YAZICI; 24ŞUBAT'TA 2023’TE LEVENT'TE BULUNAN GRUP DENT‘TE GELİRİNİNİN TAMAMINI DEPREMZEDELERE BAĞIŞLAMAK ÜZERE SERGİ DÜZENLİYOR
Kızılay Kültür Sanat Yayınları Birçok Eseri Okurla Buluşturacak
KORKUT AKIN’IN 41 YILLIK KARTPOSTAL ÇALIŞMALARI KÜÇÜKÇEKMECE’DE
Türkiye’yi uluslararası sanat fuarlarında başarıyla temsil eden Tuğba Yazıcı; “İnsanlık bizi buluşturan payda”
Aynalar “İzini Bırak” Sergisi ile Sanat Eserine Dönüştü
Le Cordon Bleu İstanbul 10. yılında Başarılı Mezun ve Öğrencileri ile Gastronomiye Şık Bir Pencere Açtı