Hatay Depremzede Derneği, 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü nedeniyle hazırladığı ‘Hatay Depreminin 1. Yılı Raporu’nu açıkladı. Dernek Yönetim Kurulu üyesi Ece Doğru, “Hatay halkı olarak, Hatay'da yıkımın en ağır yaşandığı; Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz ilçeleri için özel afet bölgesi ilan edilmesini talep ediyoruz. Yetkililere soruyoruz. Sanıyoruz ki 300 bine yakın binanın yıkılmış olması, on binlerce insanın hayatını kaybetmesi özel afet bölgesi ilanı için yeterli nedenleri oluşturmuyor. Peki, bir kentin özel afet bölgesi olarak ilan edilmesi için başka hangi koşullar gerekmektedir” dedi.

Haber: NİSANUR YILDIRIM / Kamera: ÜNAL AYDIN
Hatay Depremzede Derneği, 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü nedeniyle hazırladığı ‘Hatay Depreminin 1. Yılı Raporu’nu açıkladı. Dernek Yönetim Kurulu üyesi Ece Doğru, “Hatay halkı olarak, Hatay'da yıkımın en ağır yaşandığı; Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz ilçeleri için özel afet bölgesi ilan edilmesini talep ediyoruz. Yetkililere soruyoruz. Sanıyoruz ki 300 bine yakın binanın yıkılmış olması, on binlerce insanın hayatını kaybetmesi özel afet bölgesi ilanı için yeterli nedenleri oluşturmuyor. Peki, bir kentin özel afet bölgesi olarak ilan edilmesi için başka hangi koşullar gerekmektedir” dedi.
Hatay Depremzede Derneği, 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü nedeniyle bugün Ankara Mülkiyeliler Birliği’nde basın açıklaması yaptı. Dernek, ‘Hatay Depreminin 1. Yılı Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Basın açıklamasına; CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, SOL Parti Sözcüleri İlknur Başer ve Önder İşleyen, SOL Parti, TMMOB ve Eğitim-Sen üyeleri katıldı. Basın açıklamasını Hatay Depremzede Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ece Doğru okudu.
Doğru, şunları söyledi:
“Bizler, Hatay Depremzede Derneği olarak, 6 Şubat depremlerinin birinci yılını doldurduğumuz bu günlerdeki durumumuzu sizlerle paylaşmak için buradayız. Bir yıl önceki o soğuk ve karanlık can pazarında en içten ve en insani duygularla sorulan ‘Orada kimse var mı’ sorusunun yalnızca enkaz altında kalanlara sorulmadığını; enkazdan çıkabilenlere de sorulduğunu kabul ederek cevap vermek için buradayız: ‘Evet, orada biz varız!’ Orada kimse var mı’ sorusunun taşıdığı insani ve dayanışmacı duyguların ‘enkaz kaldırma’ ile sınırlı olmadığını; bu felaketin sonuçlarının yalnızca gönüllü dayanışmacı sivil toplum eliyle çözülemeyecek kadar büyük olduğunu; yetkisi, sorumluluğu ve imkanları çok büyük olan devletin; gözü önünde, bile bile ve göre göre gelen bu felaketin sorumluluğunu üstlenmesi ve kamusal gücü hızla ve en üst düzeyde harekete geçirmesini talep etmek için buradayız.
“HATAY HALKININ ‘GERÇEK’ SORUNLARINI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ SİZİNLE PAYLAŞMAK İÇİN BURADAYIZ”
Yalnızca ‘moloz’ denilen enkazın kaldırılması değil; çok kültürlü yaşamın uluslararası düzeyde çok özel bir örneği olan Hatay’ımızın tarihinin, kültürünün, değerlerinin ve kendine has ‘yaşam ritminin’ de enkazdan çıkarılması; bu değerleri benimseyen ve yaşatan Hataylıların da ruhsal, duygusal ve toplumsal olarak ‘enkazdan’ çıkıncaya kadar Hatay’ın unutulmaması gerektiğini bir kez daha haykırmak için buradayız. Bütün bunlar yapılırken, Hatay halkının isteklerini, özlemlerini, fikirlerini dikkate alan katılımcı bir yeniden inşa sürecini talep etmek için buradayız. Bu katılımcı sürece katkı sunmak, depremde yaşadıklarımız konusunda bir arşiv ve bellek oluşturmak; mahalle komitelerimiz aracılığı ile en geniş ve yaygın ölçekte derlediğimiz Hatay halkının ‘gerçek’ sorunlarını ve çözüm önerilerini sizinle paylaşmak için buradayız. Bu raporun içeriğini etkili, yetkili ve ilgili olduğunu düşündüğümüz her yerle yüz yüze görüşerek anlatmak için bütün siyasi partilerden randevu talep ettik. İktidar partileri ve bazı muhalefet partileri randevu taleplerimize olumlu dönüş yapmadılar. Umarız raporumuzu okuma zahmetine katlanırlar ve Hatay’ın sorunlarını ve çözüm önerilerini ilk ağızdan, kaynağından öğrenme şansını kullanırlar.
“80 SAYFALIK RAPORUMUZDA 18 ANA BAŞLIK ALTINDA SORUNLARI VE KONULARI KAYDA GEÇİRMEK VE TARİHE NOT DÜŞMEK İSTEDİK”
Kamusal bilgilere ulaşmak konusunda yaşadığımız tüm engel ve kısıtlara rağmen tümüyle kendi imkanlarımız ile hazırladığımız ‘Hatay Depreminin 1. Yılı Raporu’nu sizinle paylaşmak istiyoruz. Toplamda 80 sayfalık raporumuzda 18 ana başlık altında sorunları ve konuları kayda geçirmek ve tarihe not düşmek istedik. Ana konu başlıklarımız şöyle:
‘Deprem Öncesinde Hatay Deprem Yönetmeliği ve İmar Affı, Depremin İlk 10 Günü, Sağlık, Eğitim, Hukuki Durum, Ekonomi, Altyapı ve Ulaşım, Üretim, Ekolojik Yıkım, Rant/Talan, Zeytinlikler, İnsan Hakları İhlalleri, Demografik Yapı ile Kültürel/Tarihsel Miras, Kadınlar, Çocuklar, Gençler, Engellile, Ampüte Yurttaşlar, Yaşlılar, Kayıplar.’
“5 MİLYONA YAKIN KİŞİNİN FARKLI BÖLGELERE GÖÇ ETTİĞİ VE YAŞAMIN ALTÜST OLDUĞU BU AFETİN BÖYLESİ BİR FELAKETE DÖNÜŞMESİ İLE KARŞI KARŞIYA KALDIK”
6 Şubat depremleriyle birlikte ülkemizde 11 ili kapsayan, doğrudan 14 milyon civarında olmak üzere aslında 81 milyonu etkileyen, 50 bini aşkın vatandaşın hayatını kaybettiği, 100 bini aşkın yaralının, sayıları belirsizliğini korusa da bine yakın kaybın; 3 bin civarında kimsesiz kalan çocukların olduğu; bin civarında ampüte bireylerin olduğu, tarihi yapılarla birlikte 35 bin binanın yıkıldığı, 300 bine yakın binanın ağır hasar aldığı 2 milyon kişinin barınma sorunu yaşadığı, 5 milyona yakın kişinin farklı bölgelere göç ettiği, 700 bine yakın insanın geçim olanaklarını kaybettiği ve aslında yaşamın altüst olduğu bu afetin böylesi bir felakete dönüşmesi ile karşı karşıya kaldık. 11 il arasında tüm bu yaşanılanların en yıkıcı sonuçlarını Hatay'da yaşadık.
“KENDİ ÇOCUKLARINIZI BU ORTAMDA, BU HALİYLE OKULA GÖNDERİR MİYDİNİZ?”
Hatay halkı olarak depremin üzerinden geçen 1 yılı değerlendirdiğimiz bu raporda daha saymadığımız birçok sorun olmasına rağmen sadece rapordaki başlıkların bu kentin, Hatay halkının neler yaşadığının, ne durumda olduğunun gözler önüne serilmesi açısından önemli bir veri oluşturacağını ama yine de yetersiz kaldığını düşünüyoruz. Bu yetersizlik ve olası hataların bir kısmının nedeni de kamusal makamların bilgi paylaşma konusundaki isteksizliğidir. Geçen 1 yılda; çocukların ve gençlerin yaşamış olduğu psikolojik yıkımlarının yanı sıra eğitime dair yaşadıkları derin eşitsizlik de sürüyor. Deprem bölgesinde eğitimde belirttiğimiz sorunların hızlıca çözülmesi gerekmektedir. Yetkililere sesleniyoruz; ‘Kendi çocuklarınızı bu ortamda, bu haliyle okula gönderir miydiniz?’ Çocuklarımızın geleceklerinin karartılmasına izin vermeyeceğiz.
“BİZ SADECE ÖLMEDİK, ÖLDÜRÜLDÜK DE. HER ZAMAN DEDİĞİMİZ GİBİ DEPREM DEĞİL KAPİTALİZM ÖLDÜRÜR”
Anayasal bir hak olan sağlığa erişim hakkına erişemeyenler olarak tam teşekküllü hastane talebimizde ısrarcıyız. Hali hazırda var olan yönetmelikler, mevzuatlar ya da kanunlar deprem koşullarına göre revize edilerek halkın ihtiyaçları karşılanmalıdır. Mahallelerde nüfusu gözetilmeksizin aile sağlığı merkezlerinin oluşturulması gerekmektedir. Yetkililere soruyoruz; ‘Sağlığa erişim bu boyutlardayken sizler, kendiniz ya da yakınlarınız için bu kentte yaşamak ister miydiniz?" Halkın talepleri acilen karşılanmalıdır. Sağır sultan bile depremin yaşanabileceğini biliyorken ne iktidar ne de yerel yönetimler bu konuda önlem almamışlardır. Zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu, altından fay hattının geçtiği Amik Ovası’na tüm uyarılara rağmen hastanenin, havaalanının, stadyumun yapılmasında ve bu yapılarla birlikte barınma amacıyla inşa edilen yapıların artmasında, kentin o bölgeye doğru yönelmesinde depremle birlikte yaşamını yitiren insanların sorumlularının bu yaşanılanlardan sonra özeleştiri vermemesini, istifa etmemesini Hatay halkı olarak unutmuyoruz, affetmiyoruz. Biz sadece ölmedik, öldürüldük de. Her zaman dediğimiz gibi deprem değil kapitalizm öldürür.
“REZERV ALAN İLE ENDİŞELENEN BU HALK, KOMŞUSUNU, MAHALLESİNİ VE TARİHSEL HAFIZASINI KORUMAK İSTİYOR”
Deprem öncesi tüm renkliliğiyle yaşamı yeniden yaratan bu kadim memleketten sesleniyoruz; ‘Burada bu renkliliğin ne griye ne de siyaha dönmesine asla izin vermeyeceğiz.’ Kentteki demografik yapı, kültürel ve tarihsel dokunun önemi Hatay halkı için çok önemli bir yerde duruyor. Kentin yeniden inşasında atılacak tüm adımların kentin bu hassasiyeti gözetilerek atılması gerekmektedir. Rezerv alan ile endişelenen bu halk, komşusunu, mahallesini ve tarihsel hafızasını korumak istiyor.
“DEMAKDER, YAKINLARI İÇİN HAYATLARINI KAYBETMİŞ OLSALAR DA BUNA DAİR KÜÇÜK BİR İPUCU İSTİYOR”
Deprem sonrası yaşlılar, engelli bireyler gibi ampüte bireyler ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi vatandaşlardan oluşan devasa dezavantajlı gruplar meydana geldi. Bu vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sorunlar görülmüyor, duyulmuyor! Yetkililere soruyoruz; ‘Yakınlarınızdan biri dahi, bu dezavantajlı gruplardan herhangi birine dahil olmuş olsaydı neler yapardınız?’ Aynısını istiyoruz. Deprem sonrası yakınlarının hayatını kaybedip kaybetmediğini dahi bilemeyen kayıp aileleri aylardır seslerini duyurmaya çalışıyor. DEMAKDER, yakınları için hayatlarını kaybetmiş olsalar da buna dair küçük bir ipucu istiyor. Bunca insanın ölüsünü ya da dirisini halen bulamayan yetkililere sesleniyoruz; ‘Umarız ki böyle şeyler yaşamazsınız ama yaşamış olsaydınız devletin tüm imkanlarını seferber ederdiniz değil mi?’ İşte, biz de aynı seferberliği istiyoruz. Bunca mağduriyet yaşayan bir halk, maalesef hak arama konusunda başını kaldırıp haklarıyla uğraşabilecek bir noktaya dahi gelemedi. Riskli alan, rezerv alan, yerinde dönüşüm, hak sahipliği gibi kavramların tartışıldığı ama halkın ihtiyaçlarını ne denli karşıladığının tam bir muamma haline geldiği kavramlar, halkı belirsizliğe ve kargaşaya sürüklüyor. Tüm bu muğlaklıklara ve hak kayıplarına rağmen sorularına yanıt alamayacağını düşünen bu yüzden dava açmaktan geri duran bir halkın çaresiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz.
“SİZLER ELEKTRİKSİZ VE SUSUZ BİRKAÇ SAAT BİLE YAŞAYAMAYACAKKEN TÜM BU SORUNLARI BU HALKIN YAŞAMASINA NASIL GÖZ YUMUYORSUNUZ”
Sanayi, ticaret, tarım, inşaat, turizm gibi alanlarda yaşanan sorunlar; daha önce kendi ekonomik döngüsüyle yaşamını sürdürmeye çalışan, yıkık bir kent sonrası ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalan bir halkın bu kentte yaşamasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Kentin üretime dayalı ve kamucu bir ekonomik döngüye yeniden kavuşturulması için atılması gereken adımlar hızlıca atılmalıdır. Kentte yaşanan elektrik, su, internet, kanalizasyon, yol, ulaşım gibi alt yapı ve üst yapı temelli sorunlar kurumlar tarafından sahiplenilmiyor ve başka kurumların sorumluluğunda denilerek olan yine halka oluyor. Yetkili bakanlıklar ve yerel yönetimlere sesleniyoruz; Sizler elektriksiz ve susuz birkaç saat bile yaşayamayacakken, çukurlu yollardan kaçmaya çalışırken kaza tehlikesi yaşamayanlar olarak tüm bu sorunları bu halkın yaşamasına nasıl göz yumuyorsunuz? Enkaz ve molozlar kaldırılırken, taşınırken, döküm sahalarına dökülürken bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkayanlara soruyoruz; Sizler, çocuklarınızın ve sevdiklerinizin asbeste maruz kalmasına izin verir miydiniz? Bu halkın yıllar sonra asbeste maruziyetten yaşaması olası hastalıkların sorumluluğundan kim, nasıl kaçacak? Moloz döküm sahaları ile kentte yeni moloz dağlar oluşturuldu, üstelik zeytinliklerimiz hedef alınarak, ağaçlarımız, bahçelerimiz ellerimizden alınarak onlara el konularak. Hatay halkı zeytinliklerine sahip çıkarak yaşamı savunmaya devam edecek.
“DEPREMİN İLK GÜNLERİNDE YALNIZ VE ÇARESİZ BIRAKILAN, ÖLÜME TERK EDİLEN BU HALK KENDİSİNE YAŞATILANLARI ASLA UNUTMAYACAK, ASLA AFFETMEYECEK”
Depremin ilk günlerinde yalnız ve çaresiz bırakılan, ölüme terk edilen bu halk kendisine yaşatılanları asla unutmayacak, asla affetmeyecek. Alınması gereken tüm önlemler alınmış olsaydı bu kadar bina yıkılmayacaktı, afete hazırlıklı olunsaydı ve gelen yardım ekiplerinin kente girişi engellenmemiş olsaydı bu kadar insanımız yaşamını yitirmeyecekti. Hatay halkı olarak, bundan sonra nerede olursa olsun yaşanabilecek tüm depremler için uyarıyoruz; Önlem alınsın, bir daha insanlar ölmesin, hayatlar ve geleceğimiz kararmasın. Evlerinden, sokaklarından, komşularından, topraklarından, memleketlerinden uzaklaşıp göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın yanı sıra bu ağır koşullara dayanamayıp bu belirsizlik yumağı içinde kalanlarımız da göçe zorlanıyor.
“ANTAKYA, DEFNE, SAMANDAĞ, KIRIKHAN, İSKENDERUN VE ARSUZ İLÇELERİ İÇİN ÖZEL AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ”
Bu denli devasa sorunlar ortada dururken halen bu kent için Özel Afet Bölgesi ilan edilmemesinin özel bir sebebi var mı? Eğitimin, sağlığın, ulaşımın ve daha birçok alanın nitelikli, ulaşılabilir ve ücretsiz olması; üreticilerin ekonomik anlamda desteklenmesi, istihdamın sağlanması ve işsizliğin giderilmesi; kalıcı konutların hızlıca ama güvenli bir şekilde ücretsiz teslim edilmesi, esnafların desteklenmesi, kamu çalışanlarının maaşlarında iyileştirme yapılması gibi taleplerimizin karşılanması için devletin bu kente özel bir bütçe ayırması elzemdir. Bu kapsamda Hatay halkı olarak, Hatay'da yıkımın en ağır yaşandığı; Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz ilçeleri için Özel Afet Bölgesi ilan edilmesini talep ediyoruz. Yetkililere soruyoruz. Sanıyoruz ki 300 bine yakın binanın yıkılmış olması, on binlerce insanın hayatını kaybetmesi Özel Afet Bölgesi ilanı için yeterli nedenleri oluşturmuyor. Peki, bir kentin özel Afet Bölgesi olarak ilan edilmesi için başka hangi koşullar gerekmektedir?”
Derneğin basın açıklamasının ardından söz alan CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, şunları söyledi:
“Seferihisar’da yaşanan deprem sonrasında kurulan Deprem Komisyonu’nda aktif şekilde yer alan jeoloji mühendisiyim. Orada yaptığımız bütün uyarılar 524 sayfalık bir deprem raporu üretimimiz oldu. Onlarca kurumu dinledik. Seferihisar’da yaşadığımız deprem öncesi fay yasasının çıkarılması, fay zonlarının etrafının bilimsel verilerle çalışılarak buraların yapı yasaklı alan olarak ilan edilmesi ve imar planlarına da bu yapı yasaklı alanların işlenerek asla yapılaşmaya izin verilmemesine dair vermiş olduğumuz kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla ne yazık ki reddedildi. Deprem Komisyonu’ndaki önermelerimizde de ‘Afet Bakanlığı’ kurulması ve 1969’dan beri yürürlükte olan Afet Yasası’nın günümüz koşullarına uyarlanması ve bütünlüklü bir afet çalışmasının yapılmasına dair yüzlerce önermemiz var bu 524 sayfalık raporda. Maalesef hiçbiri hayata geçmedi.
“BU FELAKET DEĞİL AFET DE DEĞİL. İNSAN ELİYLE, İNSANLARIN ÖNLEM ALMAMASI NEDENİYLE BİR DOĞA OLAYININ AFETE DÖNÜŞMÜŞ ŞEKLİDİR”
Ben de Adana’da o büyük sarsıntıyla yüzleştim. Çevremde 11 apartman, komşularım, her bir apartmanda 90’ar kişi olmak üzere 524 kişiyi de Adana’da kaybettik. Bayraklı’da 171 kişi ölmüştü. Bütün Türkiye ayağa kalktı. Adana’da 524 kişi, deprem yokmuş gibi davranıldı. Bu felaket değil afet de değil. İnsan eliyle, insanların önlem almaması nedeniyle bir doğa olayının afete dönüşmüş şeklidir. Resmi verilere göre 50 binin üzerinde insan yaşamını yitiriyorsa kaldı ki bunun bu rakamların olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu rakamın 300 bin civarında olma olasılığının, kullanılmayan GSM operatörlerinin de sayısına baktığımızda neredeyse o civarda olduğu bir süreçte hala bu kadar büyük yıkım ve acıdan ders almayan bir hükümetle karşı karşıyayız.”
SOL Parti Sözcüsü İlknur Başer ise şöyle konuştu:
“HALK KENDİ BAŞINA BU ÜLKEDEKİ İYİ YÜREKLİ, DEVRİMCİ İNSANLARIN GİTMESİYLE YARALARINI SARMIŞTIR”
“Depremin birinci yılına girdik. Hatay’da depremden beri değişen bir şey yok. Devlet, devletin kurumları yok. Oradaki halk yalnızlaştırılmış durumda. SOL Parti olarak, 6 Şubat sabahı, depremin olduğu gün hepimiz oradaydık. Tüm gücümüzle birlikte oradaki halkımızın devrimciler olarak yarasını sarmaya, birlikte olmaya ve yaralar için hemhal olmaya gittik. Çünkü yaşanan bu deprem aslında sistemin ürettiği bir depremdi. Enkazın altında kalan bu sistemin kendisiydi. Dünyanın dört bir tarafında depremler yaşanıyor. Fakat depremler sonucunda hayatını kaybeden insan sayısı az ve zararlar az oluyor. Bu ülkede tek adam rejimi, 11 ilde yaşanan depremde aslında enkaz altında kalan oradaki halkın katledilmesini seyretmiştir. Buna izin vermiştir. Halk kendi başına bu ülkedeki iyi yürekli, devrimci insanların gitmesiyle yaralarını sarmıştır.
“HATAY HALKI TEK BİR ŞEY İSTİYOR. DEPREMDEN BERİ ÇÖZÜLMEYEN SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİNİ VE İNSANCA YAŞAM KOŞULLARINI İSTİYOR”
Sağlıklı kentlerin inşa edilmesi ve Hatay’ın sorunlarının çözülmesi için mücadeleye devam edeceğiz. Hala oradaki halk sağlık sorunu yaşıyorsa, çocuklarımız eğitime ulaşamıyorsa, yağmur yağdığında çadırlarda hala mahsur kalıyorsa ve yaşamını zar zor idame ettiriyorsa bu ülke eşitsizlikler içinde yaşıyor demektir. Buna kimse üç maymunu oynayarak gözünü, kulağını kapatarak ve susarak üstünü örtemez. Hatay halkı tek bir şey istiyor. Depremden beri çözülmeyen sorunlarının çözülmesini ve insanca yaşam koşullarını istiyor.”
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Okul önünde silah sesleri: Batman’da öğrenciler korku dolu anlar yaşadı!

Okul önünde silah sesleri: Batman’da öğrenciler korku dolu anlar yaşadı!
Batman’da bir lisenin önünde çıkan silahlı kavga, çevrede büyük paniğe neden oldu. İddiaya göre, aralarında husumet bulunan iki grup okul önünde karşı karşıya geldi. Tartışmanın kısa sürede büyümesiyle taraflar birbirine tabancayla ateş açtı.
Çatışma sırasında ölen ya da yaralanan olmadı, ancak park halindeki bazı araçlara kurşun isabet etti. Öğrenciler ve veliler yaşanan olay nedeniyle büyük korku yaşarken, çevrede güvenlik önlemleri artırıldı.
Polis ekipleri olaya karışan şüphelileri yakalamak için geniş çaplı çalışma başlattı.
İstanbul’da “sex bomb” dansı skandalı: Polis baskınıyla son buldu!!

İstanbul’da “sex bomb” dansı skandalı: Polis baskınıyla son buldu!
İstanbul’un Fatih ilçesinde, turistlere yönelik müstehcen gösteriler düzenlendiği belirlenen bir eğlence işletmesine polis ekipleri baskın düzenledi. “Sex bomb” dansı adı altında yapılan uygunsuz gösterilerin sosyal medyada yayılması üzerine harekete geçen ekipler, mekânda detaylı denetim gerçekleştirdi.
Yapılan baskında işletmede uygunsuz içerikli eğlencelerle turistlerin eğlendirildiği ortaya çıktı. Polis, işletmede bulunan bir kişiyi gözaltına alırken, söz konusu mekâna 120 bin 482 TL idari para cezası uygulandı.
Yetkililer, kamu düzenini ve toplumsal değerleri zedeleyen bu tür faaliyetlere izin verilmeyeceğini, denetimlerin artarak süreceğini belirtti.
Silivri’de Kayıp Vatandaş Sağ Olarak Bulundu

Silivri’nin Büyükkılıçlı Mahallesi’nde kaybolan bir vatandaş, İstanbul AFAD’ın koordinesinde yürütülen yoğun arama-kurtarma çalışmaları sonucunda sağ olarak bulundu.
AFAD Koordinesinde Ortak Çalışma
Kaybolma ihbarının ardından harekete geçen ekipler, İlçe Jandarma Komutanlığı, Silivri Belediyesi Arama ve Kurtarma (SAK) ekibi, sivil toplum kuruluşları (STK) ve gönüllülerin katılımıyla bölgede kapsamlı bir çalışma gerçekleştirdi. Koordineli arama çalışmaları sayesinde vatandaş kısa sürede sağ olarak bulundu.
Sağlık Kontrolleri İçin Hastaneye Sevk Edildi
Bulunan vatandaş, yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye sevk edildi. Sağlık durumunun kontrol altında olduğu öğrenildi.
“Tüm kurumlara teşekkür ediyoruz”
Silivri Belediyesi’nden yapılan açıklamada, sürece katkı sağlayan tüm kurum, ekip ve gönüllülere teşekkür edilerek şu ifadelere yer verildi:
“Süreç boyunca özveriyle görev yapan tüm kurumlarımıza, ekiplerimize ve gönüllülerimize teşekkür ediyor; hemşehrimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.”
Esenyurt Adliye Sarayı İçin İlk Adım Atıldı

Esenyurt’ta uzun süredir beklenen Adliye Sarayı projesi için önemli bir gelişme yaşandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yapılan görüşmenin ardından sürecin resmen başladığı duyuruldu.
Yıl Sonuna Kadar Temel Atma Hazırlıkları Başlıyor
Görüşmeye Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu, AK Parti İlçe Başkanı Togay Çoban ve Esenyurt Belediye Başkan Vekili Can Aksoy katıldı. Yapılan istişareler sonucunda, yıl sonuna kadar Esenyurt Adliye Sarayı’nın temel atma hazırlıklarının başlayacağı açıklandı.
“Vatandaşlarımız Adalet Hizmetlerine Daha Kolay Ulaşacak”
AK Parti Esenyurt İlçe Başkanı Togay Çoban, ilçenin en büyük ihtiyaçlarından biri olan Adliye Sarayı’nın hayata geçirilmesiyle hem vatandaşların adalet hizmetlerine daha kolay erişebileceğini hem de Esenyurt’un kurumsal kimliğine değer katacağını vurguladı.
“Proje Bakanlığın Desteğiyle Hızla İlerleyecek”
Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu ise, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un desteğiyle projenin hızla ilerleyeceğini ifade ederek, yıl sonu itibarıyla çalışmaların somut şekilde başlayacağına dikkat çekti.
“İlçeye Büyük Katkı Sağlayacak”
Esenyurt Belediye Başkan Vekili Can Aksoy da, ilçenin böylesine önemli bir yatırıma kavuşmasının Esenyurt için büyük katkı sağlayacağını dile getirdi.
Modern ve Hızlı Hizmet Sunacak
Bakan Tunç’un onayıyla kısa süre içerisinde temeli atılacak olan Esenyurt Adliye Sarayı, ilçedeki adalet hizmetlerini tek çatı altında toplayarak vatandaşlara modern ve hızlı hizmet sunmayı hedefliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Teşekkür
Son olarak, böylesine önemli bir eserin Esenyurt’a kazandırılmasında gösterdiği güçlü irade ve destek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şükran ifade edildi.
AK Parti Esenyurt’ta “Türkiye Yüzyılı Buluşması” Düzenlendi

AK Parti Esenyurt İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye Yüzyılı Buluşması”, Esenyurt Recep Tayyip Erdoğan Eğitim Külliyesi’nde yoğun katılımla gerçekleştirildi. Programa, AK Parti İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir, AK Parti Esenyurt İlçe Başkanı Togay Çoban, eski Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, AK Parti Kars Milletvekili Adem Çalkın, AK Parti İstanbul Milletvekili Seyithan İzsiz ve çok sayıda partili katıldı.
“Milletin iradesine karşı devlet dimdik duruyor”
Buluşmada konuşan AK Parti Esenyurt İlçe Başkanı Togay Çoban, Esenyurt’un kayyum tarafından yönetildiğini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Esenyurt ilçemiz şu an kayyum tarafından yönetilmektedir. Kayyum, devletin ta kendisidir! Milletimizin emaneti olan belediye, devletimizin güvencesi altındadır. Bu durum bir kez daha göstermiştir ki aziz milletin iradesini yok saymaya kalkan anlayışa karşı devletimiz dimdik durmaktadır.”
“Her kesime dokunuyoruz”
Çoban, Esenyurt’un demografik yapısına değinerek teşkilatın gücünü vurguladı:
-
İlçede yaklaşık 110 bin üyenin bulunduğunu söyledi.
-
Kongre sonrası 2 bin 746 yeni üyenin katıldığını açıkladı.
-
Üyelerin yarısının kadın, yarısının erkek olduğunu, ayrıca 7 binden fazla gencin AK Parti çatısı altında yer aldığını belirtti.
Çoban, “Bu tablo AK Parti’nin Esenyurt’ta her kesime dokunduğunun en güçlü ispatıdır. Dokunmadığımız tek bir yürek, girmediğimiz tek bir ev bırakmamaya kararlıyız. Ak noktamızda sürekli vatandaşlarımızla bir araya geliyor, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine herkes ile yan yana oluyoruz.” dedi.
“Güçlü teşkilat kurduk”
Çoban, konuşmasında mahalle başkanları, yönetim kurulu üyeleri, meclis üyeleri, kadın ve gençlik kollarının fedakârlıklarını anarak teşekkür etti. İl Başkanı Abdullah Özdemir’in vizyonu ve liderliğinin İstanbul teşkilatına güç kattığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür
Çoban, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a özel olarak teşekkür ederek şunları kaydetti:
“Onun güçlü liderliği, vizyonu ve milletimiz için gece gündüz demeden ortaya koyduğu gayret bizlere daima yol göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade sayesinde Türkiye, yalnızca kendi vatandaşlarının değil, aynı zamanda tüm mazlum coğrafyaların da umudu olmuştur.”
“Esenyurt Türkiye’dir”
Konuşmasını birlik ve beraberlik mesajıyla tamamlayan Çoban,
“Biz sadece bir siyasi hareket değiliz. Biz bu milletin umudu, geleceği, birliği ve kardeşliğiyiz. Esenyurt için, AK Parti için, Türkiye için hep birlikte haykırıyoruz: Bir olacağız! İri olacağız! Diri olacağız! Hep birlikte güçlü olacağız! Esenyurt Türkiye’dir, Türkiye Esenyurt’tur!” sözleriyle salondaki coşkuya ortak oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ABD’de Yoğun Diplomasi Trafiği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu için gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) New York kentinde yoğun bir diplomasi trafiği yürüttü. Erdoğan, BM Genel Kurulu’na hitabının yanı sıra çok sayıda liderle görüşmeler gerçekleştirdi, uluslararası konferanslara katıldı ve önemli iş birliği mesajları verdi.
Türk Yatırım Konferansı: “100 milyar dolarlık ticaret hedefi sürüyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Eylül’de Türkiye-ABD İş Konseyi tarafından düzenlenen Türk Yatırım Konferansı’na katıldı. Enerji ve savunma sanayi iş birliğini öncelikli alanlar olarak gördüklerini belirten Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile 2019 yılında belirlenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin sürdüğünü vurguladı.
Filistin Konferansı: “1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin”
BM’de düzenlenen Filistin Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferansa katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin’i tanıyan ülkeleri tebrik ederek şu mesajı verdi:
“Türkiye olarak 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip Filistin Devleti kurulana kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
Yoğun Lider Diplomasisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York temasları çerçevesinde birçok lider ve üst düzey temsilciyle görüştü:
-
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa ile Avrupa Birliği ilişkilerini değerlendirdi.
-
Kanada Başbakanı Mark Carney ile enerji, savunma sanayi ve NATO müttefikliği üzerine görüştü; Kanada’nın Filistin’i tanımasından memnuniyetini dile getirdi.
-
Kuveyt Veliaht Prensi Sabah Halid el-Hamed es-Sabah ile ticaret ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi üzerine görüş alışverişinde bulundu.
-
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Libya’da kalıcı istikrar ve güvenlik için Türkiye’nin desteğini vurguladı.
-
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Türkevi’nde yaptığı görüşmede, yaptırımların kaldırılması ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması mesajını verdi.
-
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile ikili ilişkiler, AB süreci ve Filistin meselesini ele aldı. Macron’un Filistin’i tanıma kararını memnuniyetle karşıladı.
-
Vietnam Devlet Başkanı Luong Cuong ile Filistin konusunda ortak duruşu değerlendirdi.
BM Genel Kurulu’nda Dünya Liderlerine Mesajlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu kürsüsünden yaptığı konuşmada ağırlıklı olarak Gazze’de yaşanan soykırıma dikkat çekti.
“Gazze’de iki taraftan söz edilemez. Bir yanda en modern silahlarla donatılmış düzenli ordu, diğer yanda masum siviller vardır. Gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür.”
Erdoğan, ayrıca Suriye, Rusya-Ukrayna savaşı, KKTC’nin tanınması ve BM reformu gibi başlıklarda da önemli mesajlar verdi.
ABD’de Türk Toplumuyla Buluşma
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi tarafından düzenlenen akşam yemeğine katılarak ABD’de yaşayan Türk vatandaşlarıyla bir araya geldi.
Türk-Amerikan ilişkilerinin müttefiklik ve stratejik ortaklık temelinde ilerlediğini belirten Erdoğan, Başkan Trump’ın ikinci döneminde kurumlar arası diyaloğun hız kazandığını söyledi.
Trump ile Zirve Görüşmesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, temaslarının sonunda Washington’a geçerek ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’da görüştü.
İki liderin görüşmesi 2 saat 20 dakika sürdü. Erdoğan, F-16 ve F-35 projeleri, Halkbank davası ve Heybeliada Ruhban Okulu konularını gündeme getirdi.
Görüşme kapsamında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, iki ülke arasında Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı’nı imzaladı.
BM İklim Zirvesi: 2035 için emisyon hedefi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2035 yılına kadar 466 milyon ton emisyon azaltımı sağlamayı hedeflediğini ve yenilenebilir enerji payının yüzde 60’ın üzerine çıktığını açıkladı.
Beylikdüzü’ndeki Özel Bakım Merkezi İçin Kapatma Kararı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İstanbul Beylikdüzü’nde faaliyet gösteren özel bir bakım merkezine yönelik basında yer alan iddialar üzerine açıklama yaptı. Bakanlık, iddiaların ardından kurum hakkında derhal inceleme başlatıldığını, sorumluların görevden alındığını ve merkezin kapatıldığını duyurdu.
İnceleme ve Soruşturma Başlatıldı
Bakanlıktan yapılan açıklamada, söz konusu özel bakım merkeziyle ilgili iddiaların tespit edilmesinin ardından il müdürlüğü tarafından acil denetim sürecinin başlatıldığı ifade edildi.
İhmali bulunan kişilerin iş akitlerinin feshedildiği ve haklarında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu belirtildi.
Engelli Bireyler Başka Merkezlere Yerleştiriliyor
Bakanlık açıklamasında, merkezin kapatma kararı alındığı ve burada hizmet alan engelli bireylerin güvenli şekilde başka merkezlere yerleştirilme sürecinin başlatıldığı vurgulandı.
“Süreci Titizlikle Takip Ediyoruz”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ihmali bulunanların en ağır cezayı alması için sürecin bizzat takip edildiğini açıkladı:
“İhmali bulunanların en ağır cezayı alması için bizzat suç duyurusunda bulunduğumuz ve müdahil olduğumuz dava sürecini titizlikle takip edeceğiz.”
Bakanlık, kamuoyuna saygıyla duyuruda bulunarak gelişmelerin yakından izleneceğini belirtti.
Saral’dan mahkeme görüntülerine tepki: “Bu kalıpsıza bu şovları kim yaptırıyor?”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davalarda çekilen görüntülere tepki gösterdi. Saral, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İmamoğlu için “bu kalıpsız” ifadesini kullanarak mahkeme salonuna görüntü cihazlarının sokulmasına sert sözlerle karşı çıktı.
“Davalar basına kapalı yapılır”
Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davalarda mahkeme salonundan paylaşılan görüntüler sosyal medyada gündem olurken, Oktay Saral bu duruma tepki gösterdi. Saral, davaların basına kapalı olarak yapılması gerektiğini hatırlatarak, telefon ve kamera gibi cihazların duruşma salonuna sokulmasının yasak olduğunu vurguladı.
Saral, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
“Bu kalıpsıza bu şovları kim yaptırıyor? Davalar basına kapalı olarak yapılır. Telefon ya da video kamera gibi cihazların duruşma salonuna sokulması yasaktır. Hal böyle iken bu çekimlerin yapılmasına göz yuman mahkeme heyeti acilen açığa alınmalıdır. HSK’yı göreve davet ediyorum.”
HSK’ya çağrı
Saral’ın bu paylaşımında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu (HSK) göreve davet etmesi dikkat çekti. İmamoğlu’nun duruşmalarında çekilen görüntülerin sosyal medyada geniş yankı uyandırması ve binlerce yorum almasının ardından yapılan bu çıkış, siyasette yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
Gürsel Tekin’den CHP’den İhraç Kararına Sert Tepki: “Bizi Değil, Vicdanlarını İhraç Ettiler”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) eski İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, partiden ihraç edilmesine sert tepki gösterdi. Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bu kararın bizim onurumuzu zedelemesi mümkün değildir. Bizi değil, kendi vicdanlarını ihraç ettiler” ifadelerini kullandı.
“Bu karar CHP tarihine gölge düşüremez”
Gürsel Tekin, açıklamasında partideki geçmişine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir neferi olarak ömrümü verdiğim partidem, suça bulaşmış kişilerin, partinin değil kendi şahsi çıkarlarının temsilciliğini yapanların aldığı bir kararla ihraç edildik. Bu kararın bizim onurumuzu zedelemesi mümkün değildir.
Biz bu partinin emektarlarıyız. Bu partiye yıllarımızı, alın terimizi, mücadelemizi verdik. Bizimle aynı yolda yürüyen binlerce yol arkadaşımızın emeğini yok sayarak kendi düzenlerini sürdürmeye çalışanların vereceği hiçbir karar CHP tarihine gölge düşüremez.”
“CHP, şaibelerden arındığında daha da büyüyecek”
Tekin, ihraç kararını partinin geleceği açısından da değerlendirdi:
“Bugün bizi ihraç edenler bilsinler ki aslında ihraç ettikleri biz değiliz; ihraç ettikleri kendi vicdanlarıdır, partinin onurlu geçmişidir. Bizim varlığımızı yok edemezsiniz. Çünkü biz CHP’nin vicdanıyız, kökleriyiz, hafızasıyız.
Sizler bu partiden gittiğinizde, bu partiyi şaibelerden, kişisel hırslardan arındırdığınızda Cumhuriyet Halk Partisi daha da büyüyecek. Çünkü CHP, birkaç kişinin koltuğunu korumak için tasfiye ettiği insanların değil, Mustafa Kemal’in izinden giden milyonların partisidir.”
“Mücadelemiz sürecek”
Partiden ihraç edilmesinin kendisini susturamayacağını vurgulayan Gürsel Tekin, şu ifadelerle açıklamasını noktaladı:
“Bizler, partimizi namussuzlardan, şaibelerden ve kirli düzenlerden temizlemek için mücadelemize devam edeceğiz. İhraç kararlarıyla bizi susturamazsınız. Tarih, bugün alınan bu haksız kararları değil, bu kararların karşısında dimdik duran bizleri yazacaktır.”
İzmir’de “Twerk” Rezaletine 2 Gözaltı!

İzmir’de “Twerk” Rezaletine 2 Gözaltı
İzmir’de bir eğlence mekanında çekilen ve sosyal medyada büyük tepki toplayan görüntüler sonrası soruşturma başlatıldı. Görüntülerde tesettürlü bir kadının, erkek dansçılarla birlikte twerk yaptığı anlar yer alıyordu.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla harekete geçen polis ekipleri, kimlikleri tespit edilen 2 kişiyi gözaltına aldı. Olayla ilgili incelemeler sürerken, gözaltındaki şüphelilerin emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edileceği öğrenildi.
Sosyal medyada kısa sürede yayılan görüntüler, toplumun farklı kesimlerinden yoğun tepki aldı.
İlk Yorum yapan siz olun!