Global Sumud Filosu’na Yapılan İsrail Müdahalesi: Hukukî Açıdan Değerlendirme

Gazze ablukasını kırmak ve insani yardım ulaştırmak amacıyla uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenen Global Sumud Filosu’na, İsrail güvenlik güçleri tarafından yapılan müdahale, deniz ve insani hukuk açısından ciddi soruları gündeme getirdi. Deniz hukuku uzmanı Av. Selçuk Esenyel, tutuklamalar ve operasyonun hukuki çerçevesini değerlendirdi.

Sivil Görev Amaçlı Filoya Yönelik Zor Kullanımı

Filoya 47’den fazla milletten yaklaşık 500 gönüllü ve 44’ü aşkın gemi katıldı. Sivil bir insani yardım misyonu olarak yola çıkan filo, uluslararası sularda veya münhasır ekonomik bölge sınırlarında seyrederken İsrail tarafından durduruldu; gemiciler limanlara sevk edilip Negev Çölü’ndeki Katziyot Hapishanesi’ne nakledildi.
Esenyel’e göre, bu tarz sivil ve insani karakterdeki bir misyona yönelik müdahale, uluslararası hukukun temel normlarını hiçe sayan “keyfi bir güç kullanımı” örneğidir.

Deniz Hukuku Açısından Müdahalenin Hukuki Statüsü

Av. Esenyel aynı zamanda Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) hükümleri uyarınca durumu şöyle özetliyor:

  • Uluslararası sularda ve münhasır ekonomik bölgede seyrüsefer serbestisi ilkesi geçerlidir (UNCLOS m. 87, 89).

  • Hiçbir devlet açık denizler üzerinde egemenlik iddiasında bulunamaz.

  • Barışçıl amaçlı deniz alanlarında, sivil ve insani amaçlı bir görev açısından müdahale ancak son derece istisnai hâllerde – ve ancak katı koşulların varlığı ölçüsünde – meşru olabilir.

Esenyel, mevcut durumda müdahalenin İsrail karasularının (12 deniz mili) ya da bitişik bölgesinin (24 deniz mili) çok ötesinde, büyük ölçüde açık deniz veya münhasır ekonomik bölge sınırları içinde gerçekleştiğini vurguluyor. Bu durumda, sivil hak talepli filoya yönelik müda­hale­nin uluslararası deniz hukuku açısından ciddi bir meşruiyet sorunu içerdiğini belirtiyor.

Deniz Ablukasının Meşruiyeti Tartışmalı

İsrail makamlarının işlemi, Gazze’ye yönelik deniz ablukasına dayandırılıyor. Ancak Esenyel, San Remo Deniz Savaşı Hukuku El Kitabı’nda yer alan kriterlere göre bir ablukanın geçerli sayılabilmesi için şu şartların sağlanması gerektiğini hatırlatıyor:

  • Ablukanın ilanı ve bildiriminin usûlüne uygun yapılması,

  • Etkin biçimde uygulanması,

  • Ayrım gözetmeksizin uygulanması ve orantılı olması,

  • Sivil nüfusun hayati ihtiyaçlarına erişimin engellenmeyecek şekilde düzenlenmesi, yardımların makul geçişine izin verilmesi.

Filonun taşıdığı insani yardım malzemelerinin engellenmesi ve Gazze’de yaşamsal koşulları olan sivil nüfusun aralıksız yardımdan mahrum bırakılmasının, bu kriterleri karşılamadığına işaret ettiğini ifade ediyor. Ayrıca, uluslararası insancıl hukuk normlarına göre devletler, sivil nüfusun “hayatta kalması için vazgeçilmez” nitelikteki tarafsız ve insani yardımın serbest geçişine izin vermekle yükümlüdür. Cenevre Sözleşmeleri ve I. Ek Protokol de bu yükümlülüğü mutlak olarak vurgulamaktadır.

Sivilleri Aç Bırakma Yöntemi Savaş Suçu Kapsamında

Esenyel, filonun engellenmesinin ve yardım koridorlarının kapatılmasının mevcut uluslararası normlar açısından sivilleri aç bırakma yöntemi olarak değerlendirilebileceğini söylüyor. Çünkü Roma Statüsü uyarınca, sivilleri aç bırakma silahlı çatışmalarda savaş suçu olarak tanımlanmıştır ve 2019 değişikliğiyle bu suç, uluslararası niteliği olmayan silahlı çatışmalar için de kapsama alınmıştır. İnsani yardımın sistematik biçimde engellenmesi ise bireysel cezai sorumluluk doğurabilecek bir fiildir.

Gözaltı, Konsolosluk Erişimi ve Savunma Hakkı Açısından İhlaller

450’yi aşkın kişinin toplu biçimde limanlara götürülmesi ve gözaltında tutulması, Esenyel’e göre işkence-yasaklığı, kötü muamele yasağı, konsolosluk erişimi hakkı, savunma hakkı gibi insan hakları standartları bakımından ciddi insan hakları sorununa dönüşmüştür.
Özellikle

  • Gözaltına alınan yabancı uyruklu kişilerin derhal ilgili konsolosluklara bildirilmesi ve kesintisiz erişimin sağlanması (Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi),

  • Gözaltı koşullarına dair bağımsız ve etkili soruşturma yapılması,

gibi yükümlülüklerin yerine getirilmesinin şart olduğunu vurguluyor.

Yapılması Gerekenler

Esenyel mevcut hukuki durum ışığında şu adımları önermektedir:

  1. Gözaltındaki kişilere acilen konsolosluk erişimi, tıbbi bakım ve avukat erişimi sağlanmalı; gözaltı koşulları bağımsız denetim mekanizmaları tarafından incelenmeli.

  2. San Remo ilkeleri ve Cenevre hukuku uyarınca tarafsız ve denetimli bir deniz koridoru oluşturulmalı; üçüncü ülke veya uluslararası kuruluş gözetiminde limanda nötr denetim ve doğrudan Gazze teslimi imkânı sağlayan mekanizmalar tesis edilmeli.

  3. İsrail makamları tarafından ablukaya ilişkin bildirim metni, koordinatları, başlangıç tarihi, muafiyet rejimi ve yardımın geçiş usulleri kamuya açık ve denetlenebilir şekilde yayımlanmalı; kara ve deniz yoluyla insani yardımın fiili erişimi sayısal verilerle gösterilmeli.

  4. Aç bırakma ve insani yardımın engellenmesi iddiaları bakımından delil muhafazası yapılmalı; devlet başvuruları, evrensel yargı yetkisi dahil tüm yargısal başvuru yolları değerlendirilmelidir.

  5. Gözaltında tutulan tüm kişilerin – özellikle Türk milletvekillerinin de aralarında olduğu insan hakları savunucularının – derhal ve koşulsuz serbest bırakılması gerekir.