Anayasa Mahkemesi, cezaevindeki milletvekili Can Atalay’ın ikinci başvurunun karşısında verdiği hak ihlali kararının gerekçesini Resmi Gazete’de yayınladı. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmamasının Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilen gerekçeli kararda, “Mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten hiçbir şekilde kaçınamaz. Türlü bahaneler ve hukuk tanınmaz tutum ve davranışlarla Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlüğü bulunan mahkemelerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluk doğuracağı açıktır" denildi.

Anayasa Mahkemesi, cezaevindeki milletvekili Can Atalay’ın ikinci başvurunun karşısında verdiği hak ihlali kararının gerekçesini Resmi Gazete’de yayınladı. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmamasının Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilen gerekçeli kararda, “Mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten hiçbir şekilde kaçınamaz. Türlü bahaneler ve hukuk tanınmaz tutum ve davranışlarla Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlüğü bulunan mahkemelerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluk doğuracağı açıktır" denildi.
Anayasa Mahkemesi, cezaevindeki milletvekili Can Atalay’ın; hakkında verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle yaptığı ikinci ihlal başvurusu karşısındaki kararını 21 Aralık’ta vermişti. Mahkeme; Can Atalay’ın “bireysel başvuru hakkının” ihlal edildiğine oy birliğiyle; “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar vermişti. Yüksek Mahkeme, oy birliğiyle; Can Atalay hakkındaki yargılamanın yeniden başlaması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, tahliye edilmesi ve yeniden başlayacak yargılamada durma kararının verilmesine karar vermişti.
AYM’nin Can Atalay’ın ikinci başvurusu karşısında verdiği ihlal kararının gerekçesi bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.
Kararın gerekçesinde şu değerlendirmeler yapıldı:
“Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine, devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere mahkemelerce gerçekleştirilmesi gereken yargısal işlemlerin bütününe 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinde ‘yeniden yargılama’ denilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak hükmedilen yeniden yargılama, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı bir müessesedir.
Anayasa Mahkemesi'nin bir ihlal kararı kendisine ulaşan mahkemenin, anayasal ve yasal yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarının uygunluğunu veya yerindeliğini sorgulamak değil, ihlalin sonuçlarını gidermek üzere ilgili usul hukukunun imkân ve gereklilikleri çerçevesinde yargısal işlemlere başlamaktır.
“ANAYASA MAHKEMESİ'NİN İHLAL KARARININ GEREĞİ YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR"
Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına ilişkin anayasal hüküm, bireysel başvuru kapsamında ihlal edildiğine karar verilen temel hak ve özgürlükler için de geçerli olan ek bir güvencedir. Başvuruya konu somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 3. Ceza Dairesi anayasal ve yasal zorunlulukları göz ardı ederek başvurucu hakkında yeniden yargılama işlemlerine başlamamış, hükmün infazına devam olunmuş ve başvurucunun hükümlü statüsü sürdürülmüştür. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararının gereği yerine getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa'nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durum ortaya çıkmıştır.
“YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ ‘ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA UYULMAMASINA’ ŞEKLİNDE TÜRK HUKUKUNDA BULUNMAYAN BİR KARAR VERMİŞTİR”
Somut olayda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlalini sonlandırması ve sonuçlarını ortadan kaldırması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden başvurucunun yeniden yargılamasına başlanmasını, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanmasını ve başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını kullanabilmesi için Anayasa'nın 83. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yargılamanın durmasına karar verilmesini istemiştir. Buna rağmen mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3.Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir.
“ANAYASA MAHKEMESİ, İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİNİ İLGİLİ MAHKEME OLARAK BELİRLEDİĞİ İÇİN YARGITAY’IN 6216 SAYILI KANUN KAPSAMINDA YENİDEN YARGILAMA YETKİ VE GÖREVİ BULUNMAMAKTADIR”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklindeki kararı ise Anayasa ve 6216 sayılı Kanun'a aykırı olduğu gibi 5271 sayılı Kanun'da veya diğer kanunlarda bulunmayan bir karar türüdür. Esasen Anayasa'nın bireysel başvuru hakkını güvence altına alan 148. maddesi ve bireysel başvuru kararları dahil Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını düzenleyen 153. maddesi karşısında böyle bir karar türünün olması da mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki bir anayasal kurum olan Yargıtay'ın yetki ve görevleri Anayasa'nın 154. maddesinin ‘Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar’ biçimindeki birinci fıkrasında açıkça gösterilmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarından sonra yapılacak yeniden yargılamalarda ise ihlal hangi aşamada gerçekleşirse gerçekleşsin Yargıtay'ın doğrudan görevli olduğuna dair bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Bu çerçevede temyiz mercii olan Yargıtay'ın bu incelemeyi yapıp dosyadan el çektikten sonra tekrar aynı dosyada olağan yollarla görev ifa edebilmesi, ancak dosyada yeniden yargılama başlatıldıktan sonra derece mahkemelerince verilen kararın olağan kanun yolları çerçevesinde temyiz edilmesiyle mümkün olabilir. Bunun istisnası Anayasa Mahkemesi'nin tespit ettiği bir ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için ilgili mahkemenin Yargıtay olduğuna karar vermesidir. Bu durumda 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca ihlal kararı yeniden yargılama yapması için Yargıtay'a gönderilir. Eldeki başvuruya konu yargılamada ise Anayasa Mahkemesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ni ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtay’ın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmamaktadır.
“SOMUT OLAYDA, MAHKEMELERİN İZLEMİŞ OLDUĞU YÖNTEM, BAŞVURUCUYU YARGILAMA GÜVENCELERİNDEN TÜMÜYLE YOKSUN BIRAKMIŞTIR"
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ihlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesi Anayasa Mahkemesi'nin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmemiş, başvurucunun Anayasa'nın 67. ve 83. maddelerinde korunan haklarını da gözeten bir yargılama yapmamıştır. İlk derece mahkemesinin dosyayı Yargıtay'a göndermesi sonucunda Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı kuralından doğan mahkemeye erişim hakkına, 6216 sayılı Kanun'un amir hükmü gereği yeniden yargılama işlemlerine başlanarak ihlal kararına uygun bir karar verilmeyerek etkili karar hakkına ve Anayasa'nın 37. maddesinde güvence altına alınan tabii hakim güvencesine de aykırı hareket edilmiştir. Sonuç olarak, somut olayda mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hakim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.
“YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ, ÖNCEKİ KARARLARINDA ‘ANAYASA MAHKEMESİ'NİN DAİREYİ DE BAĞLAYAN KARARLARI DOĞRULTUSUNDA YORUMLANMASI VE BELİRLENMESİ GEREKMEKTEDİR…’ DİYEREK BAĞLAYICILIK KONUSUNDA ANAYASA MAHKEMESİ VE YARGITAY CEZA KURULU'NUN KARARLARINI TAKİP ETMİŞTİR”
Nitekim Anayasa'nın söz konusu amir hükümlerini gözeten Yargıtay Ceza Genel Kurulu Anayasa Mahkemesi'nin Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarında ‘Anayasa'nın 14. maddesine atıf yapan Anayasa'nın 83. maddesindeki istisnanın temel güvencelere sahip, belirliliği ve öngörülebilirliği sağlayan anayasal ve yasal bir düzenleme olmadığı hususundaki tespitleri’ ışığında seçimlerden önce soruşturmasına başlanmış olan milletvekillerine isnat edilen suçların Anayasa'nın 14. maddesi kapsamında kaldığından bahisle yargılanmalarının mümkün olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de konuya ilişkin önceki kararlarında ‘Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 'Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar' ibaresinin kapsamının, Anayasa Mahkemesi'nin Daireyi de bağlayan kararları doğrultusunda yorumlanması ve belirlenmesi gerekmektedir…’ diyerek bağlayıcılık konusunda Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Kurulu'nun kararlarını takip etmiştir.
“BİR HUKUK DEVLETİNDE ANAYASAL HÜKÜMLERE UYMAMANIN İLGİLİLER AÇISINDAN CEZAİ, İDARİ VE HUKUKİ SORUMLULUK DOĞURACAĞI AÇIKTIR”
Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair herhangi bir istisnası bulunmayan hükmün hukukun bütünüyle alakalı tutarlı kararlar almayı ve böylece yargısal bütünlüğü de sağlamayı tüm hukuk uygulayıcılarına şart koştuğu açıktır. Bu ilke uyarınca mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar, Anayasa Mahkemesi kararlarımı uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten hiçbir şekilde kaçınamaz. Türlü bahaneler ve hukuk tanınmaz tutum ve davranışlarla Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlüğü bulunan mahkemelerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluk doğuracağı açıktır.
“HUKUKUN EMRETTİĞİ YÖNTEMLER İZLENEREK İHLALİN VE SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMAMASI ANAYASA'NIN 153. MADDESİNİN SÖZLÜYLE AÇIKÇA ÇELİŞEN VE ANAYASA KOYUCUNUN İRADESİNE AYKIRI BİR YORUM VE UYGULAMA OLMUŞTUR”
Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi herhangi bir yargısal makama Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma yetkisi de vermemektedir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için hükmettiği yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar. Anayasa'nın açık düzenlemesi ve bireysel başvurunun işlevleri nazara alındığında Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa'nın 153. maddesinin sözlüyle açıkça çelişen ve Anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.
İhlal kararından sonra yeniden yargılanmaya başlanmamış, başvurucu mahkûmiyet hükmünün infazı durdurularak tahliye edilmemiş ve seçilmiş bir milletvekili olarak yasama faaliyetine katılamamıştır. Bu itibarla, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması ilgili hakka ilişkin güvencelerin yer aldığı Anayasa'nın 67. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
“BU SÜREÇ ANAYASA'NIN SÖZÜNE AÇIKÇA AYKIRILIK OLUŞTURMUŞ VE NETİCEDE BAŞVURUCUNUN KEYFİ OLARAK ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YOKSUN BIRAKILMASINA YOL AÇMIŞTIR”
Başvurucu, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararına rağmen halen mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında hükümlü statüsüyle ceza infaz kurumunda tutulmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı ile başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hale gelmiştir. Anayasa Mahkemesi kişilerin -Anayasa Mahkemesi kararına rağmen- özgürlüklerinden yoksun bırakılmaya devam edilmelerini, tutulmanın keyfiliğine sebebiyet veren bir durum olarak kabul etmektedir. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfi olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde dahi uygulanması gereken temel bir güvencedir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yetkisi dahilinde kalan bir dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne göndermesiyle başlayan, dairenin de Anayasa hükümlerini göz ardı ederek verdiği bir kararla şekillenen bu süreç Anayasa'nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yol açmıştır. Bu durumda başvurucunun hükümlü statüsüyle hâlen ceza infaz kurumunda tutulması Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin güvencelerin yer aldığı 19. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.”
AYM, Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı.
AYM, Anayasa'nın 148. maddesinde güvence altına alınan "bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine oy birliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay'a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Dervişoğlu: "Kırmızı Kartı PKK'nın Metnine Gösteremeyenlere Soru Sormak Gerek"

İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, terörle mücadele konusunda sert açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, partisi adına yaptığı açıklamada, terör örgütlerinin metinlerini ve söylemlerini yeterince analiz edemeyen ve kırmızı kartı gösteremeyenlere yönelik eleştirilerde bulundu. Bu eleştiriler, terör örgütlerinin ideolojisinin ve hedeflerinin tam olarak anlaşılmasının önemine dikkat çekiyor.
Terörün Kök Nedenleri ve Analiz İhtiyacı
Dervişoğlu, terör örgütlerinin söylemlerini ve ideolojisini derinlemesine anlamanın, etkili bir mücadele için kritik olduğunu belirtti. Terör örgütlerinin propagandasının ve hedeflerinin anlaşılmaması durumunda, mücadelede önemli eksiklikler yaşanabileceği vurgulandı. Bu kapsamda, terör örgütlerinin metinlerinin ve söylemlerinin dikkatle incelenmesi gerektiği, bu analizlerin de halkı bilinçlendirmesi gerektiği ifade edildi.
"Kırmızı Kartı Gösteremeyenlere Soru Sormak Gerek"
Genel Başkan Dervişoğlu, yaptığı açıklamada, "Cebimde gezdirdiğim kırmızı kartı, PKK'nın metnine gösteremeyenlere soruyorum" ifadelerini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Dijital Ödeme Platformlarında Gelir Arayanlar da Vergi Yükümlülüğünü Yerine Getirmeli

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kayıt dışı ekonomiye karşı mücadelenin dijital platformlarda da devam ettiğini bildirdi. Özellikle sanal POS cihazları ve diğer dijital ödeme sistemleri aracılığıyla gelir elde edenlerin de vergi yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği vurgulandı.
Sanal POS Kullanıcılarına Vergi Uyarı
Bakan Şimşek'in açıklamalarına göre, sanal POS cihazları ve mobil ödeme sistemleri üzerinden yapılan satışlardan elde edilen gelirler de vergilendirme kapsamındadır. Bu platformları kullanarak gelir elde eden işletmelerin ve şahısların, elde ettikleri gelirleri beyan ederek vergi yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu durum, özellikle küçük işletmeler ve serbest çalışanlar için büyük önem taşımaktadır.
Gönüllü Uyuma Teşvik, Aksi Takdirde İnceleme
Hazine ve Maliye Bakanlığı, işletmeleri ve şahısları gönüllü olarak vergi uyumuna geçmeleri konusunda teşvik ediyor. Vergi dairesine kayıtlı olmayan ve düzenli olarak vergi beyannamesi vermeyenler için gönüllü uyum süreci, vergi incelemesi ve cezai işlem sürecini önleyebilecek bir fırsat sunuyor. Bu süreç, işletmelerin olası cezaları ve ek maliyetleri en aza indirmelerine yardımcı olabilir.
Vergi İncelemesi ve Cezai İşlemler
Vergi uyumuna gönüllü olarak uyulmaması durumunda, vergi dairesi tarafından vergi incelemesi başlatılabilecek. İnceleme sonucunda tespit edilen eksiklikler ve usulsüzlükler nedeniyle ek vergi ödeme yükümlülüğü doğabilir. Ayrıca, gecikme faizi ve cezai işlem uygulanabilir. Bu nedenle, vergi mükelleflerinin kayıt dışı faaliyetlerden kaçınarak, vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri büyük önem taşımaktadır.
Örnekler ve Detaylar
* Sanal POS kullanıcıları: Online satış yapan işletmeler, freelance çalışanlar ve diğer sanal POS kullanıcıları, elde ettikleri geliri düzenli olarak beyan etmek zorundadır.
* Mobil ödeme uygulamaları: Mobil ödeme uygulamaları aracılığıyla gelir elde eden kullanıcılar da vergi yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
* Kripto para alım satımı: Kripto para alım satımı yoluyla elde edilen gelir de vergilendirme kapsamındadır.
DEM Parti İmralı Heyeti Öcalan’ın Mesajını Paylaştı: “Bozulan, Türk-Kürt kardeşliğidir”

📍Ankara – 18 Mayıs 2025
Terör örgütü PKK'nın kendini feshetme kararı sonrası gündeme gelen temaslar kapsamında DEM Parti İmralı Heyeti, Abdullah Öcalan’la görüşmek üzere İmralı Adası’na gitti. Görüşme sonrası kamuoyuyla paylaşılan mesajda, Öcalan “Türk-Kürt ilişkisinin mahiyeti bambaşkadır. Bozulan kardeş ilişkisidir. Kardeşler kavga eder ama birbirisiz olmaz” ifadelerini kullandı.
“Yeni bir kardeşlik sözleşmesine ihtiyaç var”
DEM Parti yetkilileri, görüşmenin ardından Öcalan’ın kaleme aldığı açıklamayı kamuoyuna duyurdu. Açıklamada, özellikle “kardeşlik hukuku” vurgusu öne çıktı:
“Kardeşlik hukuku üzerinde yeni bir sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor. Türk-Kürt ilişkisinin mahiyeti bambaşkadır. Bozulan şey kardeşliktir. Kardeşler kavga eder ama biri diğerisiz olmaz.”
“Tuzakları temizliyoruz, bozulan köprüleri onarıyoruz”
Öcalan, mesajında geçmişte yaşanan kırılmalara da değinerek, ortak yaşamın yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı:
“Bu ilişkiyi bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz. Bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz.”
“Sırrı Süreyya Önder’le bir kez daha konuşamamak içimde ukde kaldı”
Mesajda, eski milletvekili ve sanatçı kimliğiyle bilinen Sırrı Süreyya Önder’e de özel bir paragraf ayrıldı:
“Sırrı Süreyya Önder ile son bir defa daha konuşamamak içimde ukde kaldı. Türkiye için bilge bir kişiydi. Onun boşluğunu hissettirmeyeceğiz.”
Zizek ve Badiou’ya selam
Açıklamanın devamında, uluslararası entelektüel çevrelere de teşekkür edildi. Öcalan, sosyalist ve enternasyonalist mücadeleye destek veren isimlere özel teşekkürlerini iletti:
“Heyetimiz aracılığıyla bana ve geliştirdiğimiz barış sürecine dair mesajlarını ileten tüm aydınlara; Alain Badiou ve Slavoj Zizek şahsında teşekkür ediyorum. Ortak enternasyonal çalışmalarda buluşmayı diliyorum.”
Okan Buruk: “5. Yıldızı Kazanmak Bu Sezonun En Büyük Gururuydu”

Trendyol Süper Lig'de bitime iki hafta kala Kayserispor'u 3-0 mağlup ederek üst üste 3., toplamda 25. şampiyonluğunu ilan eden Galatasaray’da Teknik Direktör Okan Buruk, tarihi başarı sonrası duygularını basın mensuplarıyla paylaştı. “5 yıldızı kazandığımız için çok mutluyum” diyen Buruk, Avrupa’da yaşanan talihsizliğe rağmen, iki kupayla tamamlanan sezondan gurur duyduklarını belirtti.
“Hak Edilen Bir Şampiyonluktu”
Okan Buruk, sezon boyunca gösterilen performansa dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Oyun olarak da puan olarak da her anlamda hak ettiğimiz bir şampiyonluğu kazandık. Oyuncularıma emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Sezon boyunca çok çalıştık ve bu emeklerin karşılığını aldık. Hafta içinde Türkiye Kupası’nı kazandık, ardından Süper Lig şampiyonluğu geldi. 4 gün arayla iki kupa kaldırmak büyük bir mutluluk.”
“Taraftarımız Bu Başarının En Büyük Mimarı”
Galatasaray taraftarına da özel bir teşekkür sunan Buruk, tribünlerin sezon boyunca hiç boş kalmadığını belirtti:
“Sezonun başından itibaren kapalı gişe oynadık. Deplasmanlarda, havaalanlarında, sokaklarda yanımızda oldular. Onların yüzündeki mutluluğu görmek benim için en büyük ödül. Taraftarımıza kazandırdığımız kupaların yanında, kulübe kazandırdığımız yeni bir nesil taraftar kitlesi de ayrı bir değer.”
“İlk İki Sene İcardi, Bu Sene Osimhen Lokomotif Oldu”
Okan Buruk, takımın gol yollarındaki liderliğini üstlenen yıldız isimlere de değinerek, “İlk iki sezonda lokomotifimiz İcardi’ydi, bu sezon ise Osimhen öne çıktı. Her iki isim de bu camiaya büyük katkı sundu” dedi.
“Muslera’nın Golüne Verilen Takım Tepkisi Birlikteliğimizin Göstergesiydi”
Takım içindeki uyum ve kardeşlik duygusuna da vurgu yapan Buruk, “Muslera’nın golünden sonra tüm takımın sahaya koşması, o duygusal anlar, bu takımın ne kadar kenetlendiğini gösterdi. Oynayan oynamayan herkes aynı hissi yaşadı. Bu da teknik direktör olarak beni ayrıca gururlandırıyor” dedi.
“Avrupa’da Daha İleri Gidebilirdik, Ama 5. Yıldız Her Şeye Değer”
Avrupa kupalarında hedeflenen başarıya ulaşamadıklarını da samimiyetle ifade eden Buruk, şöyle konuştu:
“Bu sezonun en büyük üzüntüsü Avrupa’da bu güçlü kadroyla devam edememekti. Ocak-şubat dönemi istediğimiz gibi geçmedi. Ancak 5. yıldızı kazanmak bizim için çok değerliydi. Bu, Galatasaray tarihine altın harflerle yazılacak bir başarı. Üç şampiyonluk bana nasip oldu, bu da benim için çok özel.”
Esenyurt'ta Gülbahçe Mesire Alanı Bakıma Alındı

Esenyurt Belediyesi, Gülbahçe Mesire Alanı'nda vatandaşların keyifli vakit geçirebilmesi için kapsamlı bakım ve iyileştirme çalışmalarına başladı. Alanın daha bakımlı, yeşil ve düzenli hale getirilmesi amacıyla yürütülen çalışmalar, vatandaşlar tarafından memnuniyetle karşılandı.
Kapsamlı Bakım Çalışmaları
Gülbahçe Mesire Alanı'nda gerçekleştirilen çalışmalar kapsamında, çalı çapası, form budaması, tamirat, temizlik ve sulama gibi çeşitli işlemler yapıldı. Bu sayede, alanın doğal güzelliği korunurken, aynı zamanda daha düzenli ve bakımlı bir görünüm kazandırıldı. Önemli olarak belirtilen, bu çalışmaların amacı, vatandaşların daha huzurlu ve keyifli bir ortamda vakit geçirmesini sağlamaktır.
- Çalı çapası çalışmalarıyla bitki örtüsü düzenlendi.
- Form budamasıyla ağaç ve bitkilerin sağlıklı gelişimi desteklendi.
- Alan içerisindeki hasarlı bölgeler onarıldı.
- Temizlik çalışmalarıyla çevre düzeni sağlandı.
- Sulama sistemleri kontrol edilerek bitki örtüsünün ihtiyacı olan su sağlandı.
Yeşil Alanların İyileştirilmesi Devam Ediyor
Esenyurt Belediyesi, ilçenin yeşil alanlarını iyileştirme ve güzelleştirme çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Bu kapsamda, Gülbahçe Mesire Alanı'nın yanı sıra diğer parklar ve yeşil alanlarda da benzer çalışmaların yapılması planlanıyor. Belediye yetkilileri, Esenyurt'u daha yaşanabilir bir ilçe haline getirmek için yeşil alanların önemine dikkat çekiyor. Vatandaşların önerileri doğrultusunda, yeşil alanların daha da geliştirilmesi hedefleniyor.
Vatandaşların Memnuniyeti
Gülbahçe Mesire Alanı'ndaki iyileştirme çalışmaları, vatandaşlar tarafından olumlu karşılandı. Alanı ziyaret eden bazı vatandaşlar, yapılan çalışmaların bölgeye değer kattığını ve daha keyifli hale geldiğini ifade etti. Çalışmaların düzenli olarak devam etmesi ve alanın korunması konusunda beklentiler dile getirildi.
Beylikdüzü'nde Kırlangıç Gençlik Festivali Başladı

Beylikdüzü Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın coşkusunu yaşatmak amacıyla bu yıl 4'üncü kez Kırlangıç Gençlik Festivali'ni başlattı. Festival, Beylikdüzü'nün önemli yaşam alanlarından Yaşam Vadisi 1. Etap'ta düzenleniyor.
Festival Programı ve Etkinlikler
Festival kapsamında, gençlere yönelik çeşitli etkinlikler ve programlar düzenleniyor. Bu etkinlikler arasında konserler, yarışmalar, spor aktiviteleri ve daha birçok eğlenceli aktivite yer alıyor. Festivalin tam programı ve detaylı etkinlik bilgileri için Beylikdüzü Belediyesi'nin internet sitesi ziyaret edilebilir.
Yaşam Vadisi'nde Gençlik Coşkusu
Beylikdüzü Belediyesi, Yaşam Vadisi projesiyle bölgeye modern ve yaşanabilir yaşam alanları kazandırmayı hedefliyor. Yaşam Vadisi 1. Etap, festivalin düzenlendiği nokta olarak, gençlerin bir araya gelerek eğlenebileceği ve sosyalleşebileceği bir ortam sunuyor. Bu yılki festival, Yaşam Vadisi'nin canlılığını ve gençlere sunduğu imkanları bir kez daha gözler önüne seriyor.
19-Mayıs Coşkusu
Festival, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın anlamını vurgularken, gençlerin bayram coşkusunu doyasıya yaşamasını amaçlıyor. Beylikdüzü Belediyesi, bu etkinliklerle gençlere unutulmaz bir bayram yaşatmayı hedefliyor.
- Konserler
- Yarışmalar
- Spor Aktiviteleri
- Sürpriz Etkinlikler
Festivalle ilgili daha fazla bilgi ve detaylı program için Beylikdüzü Belediyesi'nin resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Hamit Cilalı’dan 19 Mayıs’ta Şehitlere Vefa: “Haklarınızı Helal Ediniz, Bizler Vatan Nöbetindeyiz”

📍 İstanbul
Milli Yol Partisi İstanbul İl Başkanı Hamit Cilalı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında Edirnekapı Şehitliği’ni ziyaret ederek anlamlı bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Cilalı, şehitlikte yaptığı konuşmada aziz şehitleri rahmet ve minnetle anarken, “Haklarımız sizlere helal olsun ama aslolan sizlerin bizlere haklarınızı helal etmenizdir” dedi.
“Şehitlerimizin Kutlu Mücadelesi Sayesinde Bu Topraklardayız”
Hamit Cilalı, şehitlerin canları pahasına vatanı savunarak en kutsal mertebeye ulaştıklarını belirterek, şöyle konuştu:
“Ülke çıksın diye dardan, candan geçen siz aziz şehitlerimiz; sizler bu vatan bölünmesin, bayrak inmesin, ezan susmasın diye can verdiniz. Sayenizde bu kutsal coğrafyada huzurla yaşıyoruz.”
“Bizler Bu Vatanın Yılmaz Delileriyiz”
Cilalı, Türkiye’yi bölmek için 50 yıldır süren kirli senaryolara dikkat çekerek, Milli Yol Partisi'nin bu tür girişimlere karşı dimdik durduğunu vurguladı:
“Kim olursa olsun, bu toprakları bölme cüreti gösteren her yapının karşısındayız. Bizler bu vatanın yılmaz delileriyiz. Bizler vatan nöbetindeyiz.”
“Kapalı Kapılar Ardında Neler Vaad Ettiniz?”
Basın açıklamasında güncel siyasi tartışmalara da yer veren Hamit Cilalı, kamuoyunun merak ettiği soruları gündeme taşıdı:
“Kapalı kapılar ardında PKK ile DEMlenerek anayasa planları yapanlara sesleniyoruz. Binlerce Türk evladının canına kıymış bir terör örgütüne ne vaat ettiniz ki bugün silah bırakma açıklamaları yapılıyor? Aziz milletimiz bu soruların cevabını beklemektedir.”
“Şehit Liderimiz Yazıcıoğlu’nun Yolundayız”
Hamit Cilalı, açıklamasında merhum şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun kararlı ve milli duruşunu da hatırlattı:
“Bizler onun gerçek yol arkadaşlarıyız. Genel Başkanımız Sayın Remzi Çayır önderliğinde, onun hayallerini yaşatmak ve tamamlamak için mücadele veriyoruz.”
“Güvenlik Güçlerimizin Yanındayız”
Cilalı, başta polis, asker, korucu ve bekçiler olmak üzere tüm güvenlik güçlerinin yanında olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Bu kutsal vatan topraklarını savunmak için gerekirse canımızı ortaya koyarız. Milli Yol Partisi’nin tüm teşkilatları güvenlik güçlerimizin yanındadır.”
“Ruhları Şad, Mekanları Cennet Olsun”
Konuşmasını duygusal bir vefa mesajıyla tamamlayan Hamit Cilalı, şu ifadelere yer verdi:
“Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere, vatanın bekası için mücadele etmiş tüm atalarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun. Ne mutlu Türküm diyene!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gençlerle İstanbul'da Buluştu

İstanbul'da düzenlenen GENÇFEST programı kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yarınlarımızın mimarları olarak gördüğü gençlerle bir araya geldi. Etkinlikte, Türkiye'nin dört bir yanından katılan gençlere hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin enerjisi ve potansiyeliyle Türkiye'nin geleceğine dair umutlarını dile getirdi.
GENÇFEST Etkinliği: Gençlerin Buluşma Noktası
GENÇFEST, gençlerin sosyalleşebileceği, bilgi edinebileceği ve geleceğe yönelik vizyonlarını geliştirebileceği bir platform olarak tasarlandı. Etkinlikte konserler, söyleşiler, atölye çalışmaları ve çeşitli eğlence aktiviteleri yer aldı. Bu yılki GENÇFEST, gençlerin ilgi alanlarına ve ihtiyaçlarına yönelik geniş bir yelpazede içerik sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gençlere Yönelik Mesajları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında gençlerin Türkiye'nin geleceği için taşıdığı önemi vurguladı. Gençlere, ülkenin sorunlarına çözüm üretmekten, bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkıda bulunmaktan ve kültürel değerleri yaşatmakta önemli roller üstlenmeleri gerektiği mesajını verdi.
Erdoğan, gençlere yönelik şunları ifade etti: "Sizler, geleceğimizin teminatısınız. Ülkenizin geleceğini şekillendirecek olan sizlersiniz. Sizlerin enerjisi, potansiyeli ve azmiyle Türkiye'nin daha parlak bir geleceğe ulaşacağına inanıyorum."
Gençlerin Geleceği İçin Yatırımlar Devam Ediyor
Hükümetin gençlerin eğitimi, istihdamı ve sosyal gelişimine yönelik çeşitli yatırımlar yaptığı belirtildi. Bu yatırımların, gençlerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına ve Türkiye'nin geleceğine daha etkin bir şekilde katkıda bulunmalarına olanak sağlayacağı ifade edildi.
- Eğitim Reformları: Gençlerin daha iyi bir eğitim alabilmeleri için eğitim sisteminde sürekli iyileştirmeler yapılıyor.
- İstihdam Teşvikleri: Gençlerin iş hayatına girmelerini kolaylaştırmak için çeşitli istihdam teşvikleri uygulanıyor.
- Girişimcilik Destekleri: Genç girişimcilere yönelik destek programları ile yeni iş fikirlerinin hayata geçirilmesi teşvik ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere "Kendinize inanın, hayallerinizin peşinden gidin ve Türkiye'nin geleceğine umutla bakın" şeklinde bir çağrıda bulundu.
Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’ndan 19 Mayıs Mesajı: “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!”

📍Silivri – 18 Mayıs 2025
Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla anlamlı bir mesaj yayımladı. 19 Mayıs’ın Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde tarihi bir dönüm noktası olduğunu belirten Balcıoğlu, “O gün yanan meşale, bugün de yolumuzu aydınlatıyor” dedi.
“106 Yıl Önceki İnançla Yürümeye Devam Ediyoruz”
Başkan Balcıoğlu, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak başlattığı kurtuluş hareketinin, sadece bir askeri hamle değil, aynı zamanda bir ulusun yeniden doğuşunun simgesi olduğunu vurguladı.
“Tıpkı 106 yıl önce olduğu gibi bugün de umutluyuz. Samsun’a çıkan o inancın, kararlılığın ve cesaretin izindeyiz. Anadolu’nun dört bir yanında özgürlük meşalesini yakan kahramanlar gibi kararlıyız” ifadelerini kullandı.
“19 Mayıs, Bir Ulusun Ayağa Kalkışının Sembolüdür”
19 Mayıs’ın yalnızca bir tarih değil; bir milletin yeniden ayağa kalktığı, birlik ve beraberlikle umudu büyüttüğü bir gün olduğuna dikkat çeken Başkan Balcıoğlu, şöyle konuştu:
“Bandırma Vapuru’ndan başlayan o büyük yolculuk, bugün de bizlere ilham veriyor. 19 Mayıs, umudunu yitirmeyenlerin, geleceğe inananların bayramıdır. Bugün, o yolculuğun 106. yılında, aynı inanç ve azimle geleceğe yürümeye devam ediyoruz.”
“Milli Bayramlar, Geçmişten Geleceğe Taşınan Ruhun Adıdır”
Balcıoğlu, milli bayramların yalnızca bir gün değil, toplumsal hafızanın canlı tutulduğu özel anlar olduğunu belirtti:
“19 Mayıs, geçmişten güç alarak geleceğe yürüdüğümüz, toprağımıza ve bağımsızlığımıza sahip çıktığımız gündür. Bugün bir kez daha haykırıyoruz: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”
“Gençlik, Cumhuriyetin Teminatıdır”
Gençlere seslenen Başkan Balcıoğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs’ı gençliğe emanet etmesinin ardındaki derin anlamı hatırlattı:
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek hepimizin görevi. Çünkü bu ülkenin yarınları, gençlerimizin hayalleriyle şekillenecek. Sizler bu büyük milletin gerçek mirasçılarısınız.”
“Atatürk ve Silah Arkadaşlarını Minnetle Anıyoruz”
Mesajının sonunda başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere istiklal mücadelesinin tüm kahramanlarını saygı ve minnetle anan Bora Balcıoğlu, tüm gençlerin ve milletin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Enerji Bağımsızlığına Yönelik Kararlılık Sürüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin enerji alanında tam bağımsızlığa ulaşma hedefine ulaşana kadar çalışmaların aralıksız devam edeceğini belirtti. Erdoğan, eleştirilere ve engellere rağmen bu hedefe ulaşma kararlılığını vurguladı. Enerji bağımsızlığının Türkiye'nin ekonomik ve stratejik çıkarları açısından büyük önem taşıdığı belirtiliyor.
Enerji Politikalarında Devam Eden Dönüşüm
Türkiye, son yıllarda enerji üretiminde ve tüketiminde önemli dönüşümler yaşıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar, yerli kaynakların kullanımı ve enerji verimliliğinin artırılması gibi adımlar, enerji bağımsızlığı hedefine ulaşma yolunda atılan kritik adımlar arasında yer alıyor. Örneğin, son yıllarda güneş enerjisi santrallerinin sayısı ve kapasitesi önemli ölçüde artırıldı.
Yerli ve Yabancı Yatırımların Rolü
Enerji bağımsızlığı hedefine ulaşmak için hem yerli hem de yabancı yatırımların teşvik edilmesi gerekiyor. Türkiye, yatırım ortamını iyileştirerek ve cazip teşvikler sunarak bu alandaki yatırımları artırmayı hedefliyor. Bu yatırımlar, yeni enerji projelerinin hayata geçirilmesine ve yerli kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlayacak.
Karşılaşılan Zorluklar ve Çözüm Yolları
Enerji bağımsızlığı yolunda ilerlerken çeşitli zorluklarla karşılaşılması kaçınılmaz. Bunlar arasında finansman sorunları, teknolojik eksiklikler ve dış müdahaleler sayılabilir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için Türkiye, farklı stratejiler izliyor:
- Yerli teknoloji geliştirme: Enerji sektöründe kullanılacak teknolojilerin yerli olarak üretilmesi için destek sağlanıyor.
- Uluslararası işbirlikleri: Enerji alanında deneyimli ülkelerle işbirliği yapılarak bilgi ve know
- how aktarımı sağlanıyor.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanma: Güneş, rüzgar, hidroelektrik ve jeotermal gibi kaynakların daha fazla kullanılması hedefleniyor.
Ekonomik ve Stratejik Avantajlar
Enerji bağımsızlığına ulaşılması, Türkiye'ye önemli ekonomik ve stratejik avantajlar sağlayacak. Enerji ithalatına olan bağımlılığın azaltılması, cari açığın düşürülmesine ve ülke ekonomisinin güçlenmesine katkıda bulunacak. Ayrıca, enerji güvenliğinin artırılması, Türkiye'nin dış politikada daha etkin bir rol oynamasına olanak tanıyacak. Enerji bağımsızlığı, Türkiye'nin bölgesel ve küresel arenadaki konumunu güçlendirecek önemli bir faktör olarak görülüyor.
İlk Yorum yapan siz olun!