Merhaba sevgili Arka Haber okurları! Bugün sizlere tarım ve hayvancılığın kalbinin attığı, Bursa'nın gözde ilçelerinden biri olan Mustafakemalpaşa'dan sesleniyorum. Bursa denince akla gelen tarım ve hayvancılık faaliyetleri, bu bölgede uzun yıllardır köklü bir şekilde devam ediyor. Bursa’nın verimli toprakları, iklimi ve geleneksel üretim yöntemleri sayesinde Mustafakemalpaşa ilçesi, tarım ve hayvancılık alanında Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. İlçe halkı, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile geçimini sağlarken, özellikle sütün kalitesi ve hayvanlardan elde edilen etin lezzetiyle ünlüdür. Bunun yanı sıra, tarımsal üretimde de birçok farklı ürün yetiştirilmektedir. Zeytin, buğday, mısır ve sebze üretimi, ilçenin ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Bölgedeki tarımsal üretim kooperatifleri, üreticilere destek sağlamak ve üretimin sürdürülebilirliğini artırmak amacıyla önemli çalışmalar yapmaktadır. Bugün sizlere bu kooperatiflerden biri olan Mustafakemalpaşa ve Çevre Köyleri Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Tarımsal Kalkınma Kooperatifi bahsedeceğiz ve tam 24 yıldır bu kooperatifin başkanlığını yapan Kadir Kumsal ile gerçekleştirdiğimiz röportajı paylaşıyorum.
BURSA/MUSTAFAKEMALPAŞA (GÖRÜNTÜLÜ RÖPORTAJ)
NİLGÜN'CE SOHBETLER
RÖPORTAJ:NİLGÜN EGE
Nilgün Ege: Merhaba sevgili başkanım, bizi burada
misafir ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Kooperatifinizin çalışmaları
hakkında konuşacağız ama öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Kadir Kumsal: Ben Kadir Kumsal. Mustafakemalpaşa
doğumluyum, köyümüzde büyüdüm ve yıllarca yer altında maden işçiliği yaptım.
Emekli olduktan sonra hayvancılıkla ilgilenmeye başladım. Aslında hayvancılık
bizim ailemizde çocukluktan gelen bir uğraş. 24 yıldır da kooperatif başkanlığı
görevini sürdürüyorum.
Nilgün Ege: 24 yıldır kooperatif başkanısınız ve
hayvancılıkla iç içesiniz. Dünden bugüne hayvancılık nasıl değişti? Çifçiler ve
üreticiler ne durumda?
Kadir Kumsal: Maalesef dünden bugüne hayvancılık ve
tarımda çok büyük değişiklikler oldu ve çok geriye gittik. Öncelikle dış ülkeler
bize tuzak kurdu ormanların doğal bakıcısı olan keçiyi ormanın düşmanı gibi
gösterip bizim yetkilileri kandırarak keçiyi bitirdiler. Keçiyi bitirmek ile
orman yangınları çoğalttık. Eskiden keçi, tarımın ve hayvancılığın önemli bir parçasıydı
ormanların doğal bakıcısı ve bağ makasıydı. Keçi besiciliğinin kaldırılması hem ekonomiyi
hem de doğayı olumsuz etkiledi. Keçi sütü anne sütünden sonra gelir ve peyniri
sağlık açısından çok kıymetlidir. Bugün keçi sütünden üretilen birçok ürünün
iyileştirici etkileri var, insanlar şifa buluyor.
SİYASİ İRADE
Nilgün Ege: Peki dış ülkeler bizim yetkilileri kandırdı
diyorsunuz. Bizim yetkililer keçinin ve keçi sütünün değerli olduğunu bilmiyorlar
mıydı?
Kadir Kumsar: Kitapta okumakla olmuyor. Bu memlekette
kim milletvekili oluyor. Yüzde seksen avukatlar, fabrika sahiplerinin çocukları
parası olan milletvekili oldun. Siz hiç gördünüz mü çiftçiden köylüden milletvekili
olanı, ben görmedim. Ve tabandan gelmeden insanın ve hayvanın değerini
bilemezsin. Milletvekili çıkartıyoruz yatır parayı milletvekili ol deniliyor bu
memlekette. Milletvekili olmak için vekiller bir yatırıp vekil olduktan sonra
bin geri alıyorlar. Gördük dezenfektan firmalarını her kanal göstermiyor ama
bazı kanallar gösteriyor. Bütün milletvekillerine sesleniyorum; ’siz
çalışan işçinin sırtından işçinin alın terinden vekil oldun sen o işçi için ne
yapıyorsun o koltukta neden oturuyorsunuz?.. Buradan yine Efkan Ala ’ya
da sesleniyorum. Diş hastanesinin açılışına geldi birçok sözler verdi, tarımı iyileştireceğiz
dediği için oy attık ama yine bizi kandırdı. Telefon numarasını da kendi verdi
o zaman bana, en az on sefer aradım kendisini maalesef bir kere bile dönüş
yapmadı.’’
TARIMSAL ÜRETİMDE KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR
Nilgün Ege: Peki başkanım, sadece hayvancılık
değil, tarımda da ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Tarımsal üretimde
hangi zorluklarla karşı karşıya kalınıyor?
Kadir Kumsar: Tarımda en büyük sorun maliyetlerin
sürekli artmasıdır. Örneğin, bir dönüm tarlada domates yetiştirmenin maliyeti
25 bin lirayı buluyor. Ancak çifçi, mahsulünü 18 bin liraya satabiliyor.
Aradaki fark, çiftçiyi borca sürüklüyor. Traktörüne, tarlasına el konulma
riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Özellikle büyük tarla sahipleri için bu
durum daha da ağır. Bankalara olan borçlar, mazot ve gübre fiyatlarındaki
artışlar çiftçiyi ciddi anlamda zorluyor. Örneğin domates ekimi maliyetli bir
iş ama kazancı beklenenin çok altında kalıyor. Çifçi borçlarını ödeyemez hale
geldi, traktörüne, tarlasına el konulma tehlikesiyle karşı karşıya şu an.
Şu an maliyetler oldukça yüksek ve yem fiyatları, nakliye
masrafları, elektrik gibi giderler sürekli artıyor. Bugün bir inek kesimi
yaptığımızda maliyeti 360 TL’yi buluyor. Bu maliyeti karşılamak için üretici
ciddi şekilde zorlanıyor. Eskiden daha uygun fiyatlara kıyma satardık, ama
bugün aynı kıyma 500 TL’nin altında satılamıyor.
Bu sorunlar sadece maliyetlerle sınırlı değil, aynı zamanda
ürünlerin piyasada değerinde satılamaması da büyük bir problem. Domates, biber
gibi ürünler maalesef pazarlarda hak ettiği değeri bulamıyor. Maalesef ki2024
yılı çifçinin ÖLÜM YILDÖNÜMÜ olmuştur.
Nilgün Ege: Başkanım birazda sütten konuşalım. Biraz
önce antibiyotikli sütleri tanklara almıyoruz ve bu sütler sokağa gidiyor
dediniz. Biz antibiyotikli sütü nasıl anlarız ve antibiyotikli sütten kaynaklı
brusella hastalığı nedir?
Kadir Kumsar: Antibiyotikli süt bizim geleceğimizi yok ediyor. Yine buradan sesleniyorum üreticilerimize antibiyotikli sütü vermesinler döksünler dökmeye kıyamıyorlarsa bize getirsinler parasını biz ödeyelim ve biz dökelim...
Brucella hastalığına gelince de genellikle brucella bakterisi nedeniyle ortaya çıkar ve genellikle enfekte hayvanlardan (özellikle sığır, koyun, keçi) insanlara geçer. Antibiyotikli süt, bu bakterinin varlığına işaret eder; eğer süt, uygun şekilde işlenmezse ve bakteriyi taşıyorsa, insanlarda brusella hastalığına yol açar bu hastalık, ateş, terleme, baş ağrısı ve kas ağrılarla kendini gösterir. Antibiyotikli sütlerin tüketimi bu tür riskler taşıdığından, sağlıklı ve güvenilir süt tedarikine ve sokaktan alınan sütlere çok dikkat etmek gerekir. Bu yüzden tanıdık güvenilir yerden süt almak önemlidir.
Nilgün Ege: Peki bu zor durumdan çıkış yolu nedir sizce?
Kadir Kumsal: Tarım ve hayvancılığın sürdürülebilir
olması için daha fazla destek şart. Çiftçinin emeği karşılık bulmalı,
maliyetler düşürülmeli. Ayrıca üretici ile tüketici arasında adil bir denge
kurulmalı ki hem çiftçi hem de tüketici zarar görmesin.
ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ ARASINDAKİ BAĞ
Nilgün Ege: Tüketici açısından durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Artan fiyatlar, tüketiciye nasıl yansıyor?
Kadir Kumsar: Tüketiciyi korumak da üreticiyi korumak
kadar önemli. Çünkü tüketici olmazsa üretici de olmaz. Ancak bugün emekli maaşı
13 bin lira olan bir vatandaş, nasıl geçinsin? Aynı şekilde asgari ücretle
çalışan bir aile, bu fiyatlarla nasıl alışveriş yapsın? Burada önemli olan
dengeyi kurmak ve hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak bir sistem
geliştirmek. Üreticinin kazandığı, tüketicinin de ulaşılabilir fiyata kaliteli
ürün alabildiği bir yapı kurulmalı.
SİYASİ İRADE VE ÇİFTÇİLERİN TALEPLERİ
Nilgün Ege: Bu durumda çiftçilerimizin talepleri neler?
Devletten ya da siyasilerden nasıl bir destek bekliyorlar?
Kadir Kumsar: Çiftçilerimizin en büyük talebi adil
fiyatlandırmadır. Ürettikleri malın hakkını alabilmek istiyorlar. Sadece
maliyetine üretim yapıyorlar ve bir kazanç elde edemiyorlar. Bu noktada
siyasilerin de sorumluluğu büyük. Tarımdan ve hayvancılıktan anlayan insanların
yönetime gelmesi gerekiyor. Bugün bakıyorsunuz, mecliste tarımdan gelen kaç
milletvekili var? Çok az. Halbuki bizim en büyük sorunlarımızdan biri bu.
Mecliste tarımdan gelen insanların sayısının artması gerekiyor ki sorunlarımız
doğru şekilde dile getirilsin ve çözüme kavuşsun.
Nilgün Ege: Son olarak, çiftçilere ya da bu
sektörde yer almak isteyen gençlere ne gibi bir mesaj vermek istersiniz?
Kadir Kumsar: Gençlere her zaman tavsiyem; çalışmak ve üretmekten vazgeçmemeleridir. Koşullar ne kadar zor olursa olsun, çiftçilik ve hayvancılık bu ülkenin bel kemiğidir. Gençler bu sektöre adım atarken bilgiyle, teknolojiyle ve azimle hareket etmeli. Bizim gibi eski nesillerden öğrendikleri tecrübeleri, yeni yöntemlerle harmanlamaları gerekiyor. Ancak bu şekilde tarım ve hayvancılık daha güçlü bir hale gelir.
Röportaj Yorumu: Tarım ve Hayvancılığın Zorlu Gerçekleri
Bu röportaj, Kadir Kumsar’ın samimi ve doğrudan üslubuyla, Türkiye'nin tarım ve hayvancılık sektöründeki sıkıntıları açık bir şekilde ortaya koyuyor. Kumsar’ın söyledikleri hem üreticilerin hem de tüketicilerin karşılaştığı sorunların derinliğini yansıtıyor. Kumsar,keçinin ekosistem içindeki yerini ve önemini vurgulayarak, dış etkenlerin yerel üretimi nasıl etkilediğini aktardı bizlere. Keçilerin ormanların doğal bakıcıları olduğunu belirtmesi, sadece ekonomik bir perspektifle değil, aynı zamanda çevresel bir bakış açısıyla da konuyu ele aldı. Bu noktada, hayvancılığın sadece bir ekonomik faaliyet olmadığını, aynı zamanda doğayla olan ilişkimizde de önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Kumsar’ın siyasilerle ilgili eleştirileri ise, tarım ve hayvancılık alanında bilgi sahibi olan kişilerin meclisteki temsilinin ne kadar az olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, çiftçilerin sesinin duyulmasını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını zorlaştırıyor. Kumsal, "kitapta okumakla olmuyor" derken, gerçek deneyim ve anlayışın ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Bu eleştiriler, tarım politikalarının oluşturulmasında hangi kriterlerin göz önünde bulundurulması gerektiği konusunda düşünmeye sevk ediyor. Artan maliyetler ve düşük satış fiyatları arasındaki dengesizlik, çiftçilerin sürdürülebilirliği tehlikeye atan en büyük sorun olarak öne çıktı. Özellikle üretim maliyetleri ile satış fiyatları arasındaki uçurum, çiftçilerin borç içinde boğulmasına neden oluyor. Kumsar, bu dengenin sağlanması gerektiğini belirtiyor, aksi halde hem üreticinin hem de tüketicinin zarar göreceği bir sistemin devam edeceğini ifade ediyor. Antibiyotikli süt konusu, sağlık açısından ciddi bir tehdit olarak vurgulanıyor. Kumsal’ın bu konudaki uyarıları, üreticilerin ve tüketicilerin dikkat etmesi gereken önemli bir meseleye parmak bastı. Sağlıklı gıda tedarikinin önemi, günümüzde her zamankinden daha kritik bir hale gelmiş durumda. Kumsal'ın gençlere verdiği mesaj, üretim ve çalışmanın önemine dair güçlü bir vurguyla bitiyor. Tarımın geleceği, gençlerin bu sektöre katılımı ve teknolojiyi kullanma becerileriyle doğrudan bağlantılı. Buda, sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturmak için yenilikçi düşünce yapısına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
Sonuç Olarak..
Bu röportaj, tarım ve hayvancılık sektörünün içinden geçtiği zorlukları anlamak açısından oldukça değerli. Kadir Kumsal’ın görüşleri, sadece üreticilerin sorunlarını değil, aynı zamanda toplumun genel ekonomik dengesini etkileyen bir dizi faktörü gözler önüne seriyor. Tarım ve hayvancılığın geleceği, bu sorunların çözülmesine yönelik atılacak adımlara bağlı. Bu nedenle hem ççilerin hem de tüketicilerin sesi daha fazla duyulmalı ve adil bir sistem kurulması için gereken değişiklikler bir an önce gerçekleştirilmelidir.
BRUSELLA NEDİR?
Brusella; hayvanlarda ve insanlarda hastalığa neden olabilen, hayvanlardan elde edilen pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleriyle çiğ etlerin tüketimi ve enfekte hayvanlarla temasla kişilere bulaşabilen bir bakteridir. Brusella bakterisinin insanda meydana getirdiği enfeksiyon hastalığına ise bruselloz adı verilir. Özellikle hayvanlarla yakın temasta çalışan kasaplar, hayvancılıkla uğraşan çiftçiler ve veterinerler bu hastalık için risk grubu içinde kabul edilir.
Brusella bakterisi insan vücudunda hemen her dokuda enfeksiyona neden olabilir. Bu nedenle, etkilediği organ veya vücut sistemine bağlı olarak çok çeşitli klinik belirtilerle ortaya çıkabilir. Brusellanın neden olduğu belirtiler farklı sağlık sorunlarında da görülebildiğinden, tanısının konulmasında güçlük yaşanabilir ve tedavi planlaması gecikebilir. Bu sebeple, risk grubundaki bireylerin hastalık hakkında doğru ve yeterli düzeyde bilgi sahibi olması oldukça önemlidir.
Brusella bakterisi insanlara temel olarak üç farklı yol üzerinden bulaşır:
Beslenme (ağız) yoluyla: Enfekte olan hayvanların çiğ etlerinin veya pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi sonucu bakteri insanlara geçebilir.
Solunum yoluyla: Bakteri hava yoluyla hayvanlardan insanlara taşınabilir.
Açık yaradan temas yoluyla: Kasaplar gibi hayvanların kanı ve çiğ etleriyle yoğun temas halinde olan kişilerde, cilt bütünlüğünün bozulduğu bölgelerden brusella bakterisi insan vücuduna geçebilir.
Bakterinin insandan insana bulaşması oldukça nadir görülse de kan yoluyla veya cinsel yolla bulaşın gerçekleşebileceği gözlemlenmiştir.
Brusella Belirtileri Nelerdir?
Brusella vücutta pek çok organda iltihaplanmaya yol açabildiğinden, hastalık seyrinde çeşitli klinik belirtilerle karşılaşılabilir. Bu hastalıkta belirtilerin ortaya çıkması 2 aya kadar sürebilir. Aşağıdaki semptomlar brusella enfeksiyonu vakalarında sıkla gözlemlenmiştir:
- Ateş ve titreme,
- Halsizlik – yorgunluk,
- Yaygın kas ve eklem ağrısı; bel veya sırt ağrıları, baş ağrısı, karın ağrısı,
- İştahsızlık ve kilo kaybı,
- Gece terlemeleri.
Kaynak: (https://www.medicana.com.tr)
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer Tahliye Oldu: “Özgürlüğün Sevincini Yaşayamıyorum, Yüreğimin Yarısı Hâlâ İçeride”
1 yıl 10 gün sonra Silivri Cezaevi’nden tahliye edilen Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, özgürlüğüne kavuşmasının ardından ilk açıklamasını yaptı. Özer, “Dünyanın en güzel şeyi özgürlük ama ben bu sevinci tam olarak yaşayamıyorum. Yüreğimin yarısını içeride bıraktım.” sözleriyle duygularını dile getirdi.
“Yüreğimin Yarısı İçeride Kaldı”
Tahliyesinin ardından basın mensuplarına konuşan Başkan Ahmet Özer, yaşadığı duygusal çelişkiyi şu ifadelerle anlattı:
“1 yıl 10 gün sonra dışarıdayım. Tabii dünyanın en güzel şeyi özgürlük. Ama maalesef ben bugün özgürlüğün sevincini tam olarak yaşayamıyorum. Çünkü yüreğimin yarısını içeride bıraktım.
Başta Cumhurbaşkanı adayımız ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu olmak üzere, Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar ve ilçe belediye başkanlarımız, belediyelerimizin üst düzey bürokratları ve diğer dostlarımız, arkadaşlarımız içerideler. O nedenle ben bu özgürlüğün sevincini bugün tam olarak yaşayamıyorum.”
“İBB İddianamesinin Kabulü Üzücü Bir Tablo”
Özer, tahliyesiyle aynı güne denk gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesinin kabul edilmesine de değindi.
“Özellikle de bugün İBB ile ilgili iddianamenin kabul edilmesi ve yayınlanmasıyla birlikte ortaya çıkan tablo ayrıca üzücü bir tablo karşımıza çıktı.”
Özer, sürecin sadece bireyleri değil, Türkiye’nin demokratik geleceğini ilgilendirdiğini belirterek dayanışma çağrısında bulundu.
Gündemde Yankı Uyandırdı
Ahmet Özer’in sözleri, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Siyasi çevreler, Özer’in “özgürlüğün sevincini yaşayamıyorum” sözlerini, adalet ve demokrasi vurgusunun güçlü bir sembolü olarak değerlendirdi.
Ümit Özdağ’dan İmamoğlu Ailesine Ziyaret: “En Kısa Zamanda Oğullarına Kavuşmalarını Dilerim”
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu ve annesi Havva İmamoğlu’nu ziyaret etti. Ziyaretin ardından sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Her ikisini de gayet metin gördüm. Yaşanan süreci değerlendirdik. Silivri Cezaevi’nde yaşadıklarımızı ve yaşadıklarını konuştuk. En kısa zamanda oğullarına kavuşmalarını dilerim.” ifadelerini kullandı.
Ziyarette Duygusal Anlar
Ümit Özdağ, İmamoğlu ailesini ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, hem geçmişte yaşanan sürece hem de cezaevi dönemine dair değerlendirmelerde bulunduklarını belirtti. Özdağ, anne ve babanın oldukça metin bir duruş sergilediğini ifade ederek, aileye destek mesajı verdi.
“Sayın Ekrem İmamoğlu’nun babası Sayın Hasan İmamoğlu ve annesi Sayın Havva İmamoğlu’nu ziyaret ettim. Her ikisini de gayet metin gördüm. Yaşanan süreci değerlendirdik. Silivri cezaevinde yaşadıklarımızı ve yaşadıklarını konuştuk. En kısa zamanda oğullarına kavuşmalarını dilerim.”
Diyarbakır’da Bir Polis Kayboldu: Dicle Nehri’nde Arama Çalışması Başlatıldı!
Diyarbakır’da Bir Polis Kayboldu: Dicle Nehri’nde Arama Çalışması Başlatıldı
Diyarbakır’da görev yapan polis memuru İsmail T., tedavi gördüğü Dicle Üniversitesi Hastanesi’nden ayrıldıktan sonra kayıplara karıştı. Polis memurunun uzun süre haber alınamaması üzerine arama çalışması başlatıldı.
İlk belirlemelere göre, İsmail T.’nin son olarak Dicle Nehri çevresinde görüldüğü iddia edildi. Bunun üzerine bölgeye AFAD, polis dalgıçları ve arama kurtarma ekipleri sevk edildi. Ekipler, nehir çevresinde geniş çaplı arama çalışması yürütüyor.
Olayla ilgili soruşturma sürerken, polis memurunun yakınlarının da endişe içinde hastane ve çevrede aramalara katıldığı öğrenildi. Yetkililer, arama çalışmalarının aralıksız sürdüğünü bildirdi.
Diyarbakır’da Engelli Çocuğa Taciz İddiası: Mahalleli Şüpheliyi Darp Etti!
Diyarbakır’da Engelli Çocuğa Taciz İddiası: Mahalleli Şüpheliyi Darp Etti
Diyarbakır’da engelli bir çocuğa yönelik taciz iddiası mahallede büyük infiale yol açtı. İddiaya göre, bir şahıs engelli çocuğa tacizde bulundu. Durumu fark eden çevredekiler, öfkeye kapılarak şüpheliyi yakalayıp darp etti.
Olay yerine kısa sürede polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yaralanan şüpheli, vatandaşların elinden güçlükle alınarak polis koruması eşliğinde hastaneye kaldırıldı.
Engelli çocuğun ve ailesinin ifadesi alınırken, polis olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı. Mahallede ise gerginlik uzun süre devam etti.
Yetkililer, adli sürecin titizlikle yürütüleceğini ve olayın tüm yönleriyle araştırıldığını bildirdi.
İki Kardeşin Arazi Kavgası Kanlı Bitti: 1’i Ağır 4 Yaralı!
İki Kardeşin Arazi Kavgası Kanlı Bitti: 1’i Ağır 4 Yaralı
Adıyaman’da iki kardeş arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Kavgaya kardeşlerin çocuklarının da karışmasıyla olay büyüdü. Taş, sopa ve silahların kullanıldığı kavgada 4 kişi yaralandı, yaralılardan birinin durumunun ağır olduğu öğrenildi.
İhbar üzerine olay yerine çok sayıda jandarma ve sağlık ekibi sevk edildi. Yaralılar ambulanslarla çevredeki hastanelere kaldırılırken, bölgede geniş güvenlik önlemleri alındı.
Jandarma ekipleri olayla ilgili soruşturma başlatırken, kavganın arazi sınır anlaşmazlığından çıktığı bildirildi. Olayın ardından mahallede gerginliğin devam ettiği, güvenlik güçlerinin bölgede nöbet tuttuğu öğrenildi.
Şanlıurfa Akçakale’de Pamuk Hasadı Faciası: Tarlada Uyuyan Vatandaş Tonlarca Pamuğun Altında Kalarak Hayatını Kaybetti!
Şanlıurfa Akçakale’de Pamuk Hasadı Faciası: Tarlada Uyuyan Vatandaş Tonlarca Pamuğun Altında Kalarak Hayatını Kaybetti
Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde pamuk hasadı sırasında meydana gelen trajik olayda, Nurullah Bertan isimli vatandaş hayatını kaybetti. Edinilen bilgilere göre, Bertan tarlada dinlenmek için pamuk yığınlarının yakınında uyuduğu sırada, sürücüsünün fark etmediği pamuk yüklü araç, tonlarca pamuğu üzerine boşalttı.
Pamuk yığınının altında kalan talihsiz adamı fark eden çevredekiler, durumu hemen jandarma ve sağlık ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler tarafından yapılan kontrollerde, Nurullah Bertan’ın yaşamını yitirdiği belirlendi.
Olayla ilgili pamuk yüklü aracın sürücüsü gözaltına alınırken, soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Yetkililer, pamuk hasadı döneminde tarla alanlarında güvenlik önlemlerine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Adıyaman’da 17 Yaşındaki Kız Çocuğu Silahı Temizlerken Kendini Vurdu: Yaşam Mücadelesi Veriyor!
Adıyaman’da 17 Yaşındaki Kız Çocuğu Silahı Temizlerken Kendini Vurdu: Yaşam Mücadelesi Veriyor
Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine bağlı Aşağı Nasırlı Köyü’nde 17 yaşındaki G.B. isimli kız çocuğu, iddiaya göre evde bulunan silahı temizlemeye çalıştığı sırada kazara tetiğe dokunarak kendini vurdu.
Ağır yaralanan genç kız için olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahalesi Gölbaşı Devlet Hastanesi’nde yapılan G.B., daha sonra Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Durumunun ciddiyetini koruduğu ve yaşam mücadelesi verdiği öğrenildi.
Olayla ilgili jandarma ekiplerinin inceleme başlattığı, silahın kime ait olduğunun ve olayın kesin oluş biçiminin araştırıldığı bildirildi.
Yetkililer, evlerde bulunan silahların güvenli şekilde muhafaza edilmesi gerektiğini vurgulayarak benzer olayların yaşanmaması için dikkatli olunması çağrısında bulundu.
Kocaeli Dilovası’ndaki Parfüm Dolum Tesisi Yangını: 6 Ölü, 7 Yaralı – İş Yeri Sahibi Kaçarken Yakalandı!
Kocaeli Dilovası’ndaki Parfüm Dolum Tesisi Yangını: 6 Ölü, 7 Yaralı – İş Yeri Sahibi Kaçarken Yakalandı
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 6 kişinin hayatını kaybettiği, 7 kişinin yaralandığı parfüm dolum tesisi yangınıyla ilgili yeni gelişme yaşandı. Olay sonrası firari olan iş yeri sahibi K.O., Yalova’da kaçma hazırlığı yaparken polis ekiplerince yakalandı.
Edinilen bilgilere göre, K.O.’nun Yalova’da valizleriyle birlikte kaçmak üzere hazırlık yaptığı tespit edildi. Polis ekipleri tarafından düzenlenen operasyonla gözaltına alınan K.O.’nun aracında valizler ve çeşitli kişisel eşyalar bulundu.
Olayla ilgili soruşturma sürerken, faciaya ilişkin teknik incelemeler ve bilirkişi raporlarının da devam ettiği öğrenildi. Yetkililer, yangının çıkış nedeninin netleştirilmesi ve olası ihmallerin tespiti için çalışmaların titizlikle yürütüldüğünü belirtti.
Yangında hayatını kaybeden 6 kişinin cenazeleri otopsi işlemlerinin ardından yakınlarına teslim edilirken, yaralı 7 kişinin tedavileri çeşitli hastanelerde sürüyor.
Özgür Özel Ordu’da konuştu: “Alın terini sömürerek bir ülke ayakta kalamaz”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ordu’da düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde ekonomi, tarım, hukuk ve madencilik başlıklarında değerlendirmelerde bulundu. Emekli ve asgari ücretlinin alım gücündeki kayba dikkat çeken Özel, “Alın terini sömürerek bir ülke ayakta kalamaz. Emekli ve emekçi için direneceğiz” dedi.
Özel, seçimlerde Ordu’daki belediye sayılarını artırdıklarını hatırlatarak yerel yönetimlerde sosyal belediyecilik uygulamalarını anlattı ve “Onlar sonuna geldi, biz daha yeni başlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Fındık üreticisinin sorunlarına değinen Özel, FİSKOBİRLİK ve Toprak Mahsulleri Ofisi ile üreticiyi koruyan bir düzen kurulması gerektiğini söyledi. Ham ürün yerine ara ve son mamul ihracatına dayalı bir model öneren Özel, “Fındık, yalnız üreticinin değil Ordu’nun ekonomisidir” dedi.
Madencilik ruhsatlarına ilişkin eleştirilerde bulunan Özel, Ordu’da ormanların ve tarım alanlarının büyük bölümünün maden ruhsatlarına açıldığını belirterek “Önce insan, önce doğa” vurgusu yaptı. Stratejik madenler konusunda ise “Nadir elementler vatandır, vatan satılamaz. Devlet çıkarır, devlet işler” ifadesini kullandı.
Hukuk devleti tartışmalarına da değinen Özel, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulması çağrısı yaparak, “Anayasa ortak çatımız; hukuk herkese lazım” dedi. Ekonomik koşullara ilişkin olarak da en düşük emekli maaşı ve asgari ücrette yapılması planlanan artışların enflasyonun gerisinde kaldığını savundu ve “Bu katlanılmaz; mücadeleyi büyüteceğiz” açıklamasını yaptı.
CHP lideri, yaklaşan kurultayda açıklanacak parti programında “Güçlü yurttaş, güvenli gelecek, kazanan Türkiye” başlıkları altında; kadın istihdamını artıran “mor dönüşüm”, yeşil ve dijital dönüşüm, kaliteli istihdam ve sosyal destek mekanizmalarının yer alacağını söyledi.
Özel konuşmasını, “Kimse korkmasın; geldiğimizde herkesin yoksulunun yüzü gülecek, herkesin çocuğu iş bulacak” sözleriyle tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hürriyet sancağı, şehitlerimizin birbirine karışan kanlarının üzerinde yükseliyor”
Bakü – Nilgün Ege
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’ın 2. Karabağ Savaşı’ndaki tarihi zaferinin 5. yıl dönümü dolayısıyla Azadlık Meydanı’nda düzenlenen Zafer Günü Töreni’nde konuştu. Erdoğan, “Hürriyet sancağı, şehitlerimizin birbirine karışan kanlarının üzerinde yükseliyor” sözleriyle Türk dünyasının birlik mesajını yineledi.
“Zaferiniz kutlu olsun, Allah Türk dünyasına nice zaferler nasip etsin”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına “Zafer Günü’nüzün 5. yıl dönümünde sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum” diyerek başladı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in daveti için teşekkür eden Erdoğan, “Sizlere Türkiye’deki kardeşlerinizin selamlarını getirdim” dedi.
Erdoğan, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif başta olmak üzere törene katılan tüm dost ülke temsilcilerine teşekkür ederek, “Cenab-ı Allah Azerbaycan’ı ve Türk dünyasını nice zaferlere kavuştursun” ifadelerini kullandı.
“Karabağ zaferi, Türk dünyasının ortak tarihine altın harflerle yazıldı”
Erdoğan, Karabağ zaferinin sadece Azerbaycan için değil, tüm Türk dünyası için gurur vesilesi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Azerbaycan ordusunun Karabağ toprağında attığı her adım, istiklal ve izzet uğruna dökülen her damla kan, Türk dünyasının tarihinde birer şeref nişanesi olarak altın harflerle yazılmıştır. Bugün Karabağ’ın dört bir yanında dalgalanan hürriyet sancağı, şehitlerimizin birbirine karışan kanlarının üzerinde yükseliyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dirayetli liderliğine övgüde bulunarak, “Karabağ’ın özgürlüğe kavuşmasıyla birlikte bölge artık barış, kalkınma ve refahın merkezi haline geliyor” dedi.
“Kafkasya’da kalıcı barış için ümitvarız”
Karabağ Zaferi’nin yalnızca işgali sona erdirmediğini, Kafkasya’da kalıcı barışın kapılarını araladığını vurgulayan Erdoğan, “Bu zaferi bir son değil, barışa giden yolun kilometre taşı olarak görüyoruz” dedi.
Erdoğan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın attığı cesur adımları da olumlu bulduğunu belirterek, “İlham Aliyev kardeşimin samimi çabalarıyla bölgede kalıcı barışın sağlanacağına inanıyorum” ifadesini kullandı.
“Can Azerbaycan’la stratejik bağlarımız güçleniyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki stratejik iş birliklerine de değinerek şu sözleri söyledi:
“Aramızdaki müstesna ilişkiler somut projelerle her geçen gün güçleniyor. Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı’nı faaliyete geçirdik. Hazar Geçişli Doğu Batı Orta Koridoru’nun bölgedeki tüm kardeşlerimizin faydasına olacak şekilde yatırımlarla geliştirilmesi gerekiyor.”
Erdoğan, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı gibi projelerin, Türk dünyasının ekonomik entegrasyonuna katkı sağladığını belirtti.
“Karabağ, yeniden bölgenin parlayan yıldızı olacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’ın Karabağ’daki imar ve ihya çalışmalarına övgüde bulunarak şunları kaydetti:
“Azerbaycan, Karabağ’ın her karışında kalkınma ve refah için olağanüstü bir gayret içinde. Yollar, köprüler, havalimanları, tarım alanları yeniden inşa ediliyor. Bu sadece bir başlangıç, Karabağ yeniden bölgenin parlayan yıldızı olacak.”
“Türk Dünyası dayanışması artarak sürecek”
Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki dayanışmanın da güçlenerek devam edeceğini belirtti:
“Ekim ayında Gebele’de 12. zirvemizi gerçekleştirdik. 15 Aralık’ın Dünya Türk Dili Günü olarak kabul edilmesinden memnuniyet duyuyorum. Azerbaycan’ın dönem başkanlığında Türk dünyası arasındaki birlik daha da ivme kazanacak.”
“Azerbaycan yalnız değildir”
Törende konuşan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise, 2. Karabağ Savaşı sürecinde Türkiye’nin verdiği desteği unutmayacaklarını vurguladı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Azerbaycan yalnız değildir’ sözü, tüm dünyaya mesajdı. Azerbaycan halkı bu desteği asla unutmayacaktır.”
Aliyev, Türk askerlerinin törende yer almasının iki devlet, tek millet anlayışının en güçlü göstergesi olduğunu söyledi.
İlk Yorum yapan siz olun!