2024 Yılı Çifçinin Ölüm Yıl Dönümü Olmuştur...

Merhaba sevgili Arka Haber okurları! Bugün sizlere tarım ve hayvancılığın kalbinin attığı, Bursa'nın gözde ilçelerinden biri olan Mustafakemalpaşa'dan sesleniyorum. Bursa denince akla gelen tarım ve hayvancılık faaliyetleri, bu bölgede uzun yıllardır köklü bir şekilde devam ediyor. Bursa’nın verimli toprakları, iklimi ve geleneksel üretim yöntemleri sayesinde Mustafakemalpaşa ilçesi, tarım ve hayvancılık alanında Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. İlçe halkı, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile geçimini sağlarken, özellikle sütün kalitesi ve hayvanlardan elde edilen etin lezzetiyle ünlüdür. Bunun yanı sıra, tarımsal üretimde de birçok farklı ürün yetiştirilmektedir. Zeytin, buğday, mısır ve sebze üretimi, ilçenin ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Bölgedeki tarımsal üretim kooperatifleri, üreticilere destek sağlamak ve üretimin sürdürülebilirliğini artırmak amacıyla önemli çalışmalar yapmaktadır. Bugün sizlere bu kooperatiflerden biri olan Mustafakemalpaşa ve Çevre Köyleri Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Tarımsal Kalkınma Kooperatifi bahsedeceğiz ve tam 24 yıldır bu kooperatifin başkanlığını yapan Kadir Kumsal ile gerçekleştirdiğimiz röportajı paylaşıyorum.

2024 Yılı Çifçinin Ölüm Yıl Dönümü Olmuştur...

BURSA/MUSTAFAKEMALPAŞA (GÖRÜNTÜLÜ RÖPORTAJ)




NİLGÜN'CE SOHBETLER

RÖPORTAJ:NİLGÜN EGE

Nilgün Ege: Merhaba sevgili başkanım, bizi burada misafir ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Kooperatifinizin çalışmaları hakkında konuşacağız ama öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Kadir Kumsal: Ben Kadir Kumsal. Mustafakemalpaşa doğumluyum, köyümüzde büyüdüm ve yıllarca yer altında maden işçiliği yaptım. Emekli olduktan sonra hayvancılıkla ilgilenmeye başladım. Aslında hayvancılık bizim ailemizde çocukluktan gelen bir uğraş. 24 yıldır da kooperatif başkanlığı görevini sürdürüyorum.

Nilgün Ege: 24 yıldır kooperatif başkanısınız ve hayvancılıkla iç içesiniz. Dünden bugüne hayvancılık nasıl değişti? Çifçiler ve üreticiler ne durumda?

Kadir Kumsal: Maalesef dünden bugüne hayvancılık ve tarımda çok büyük değişiklikler oldu ve çok geriye gittik. Öncelikle dış ülkeler bize tuzak kurdu ormanların doğal bakıcısı olan keçiyi ormanın düşmanı gibi gösterip bizim yetkilileri kandırarak keçiyi bitirdiler. Keçiyi bitirmek ile orman yangınları çoğalttık. Eskiden keçi, tarımın ve hayvancılığın önemli bir parçasıydı ormanların doğal bakıcısı ve bağ makasıydı.  Keçi besiciliğinin kaldırılması hem ekonomiyi hem de doğayı olumsuz etkiledi. Keçi sütü anne sütünden sonra gelir ve peyniri sağlık açısından çok kıymetlidir. Bugün keçi sütünden üretilen birçok ürünün iyileştirici etkileri var, insanlar şifa buluyor.

SİYASİ İRADE

Nilgün Ege: Peki dış ülkeler bizim yetkilileri kandırdı diyorsunuz. Bizim yetkililer keçinin ve keçi sütünün değerli olduğunu bilmiyorlar mıydı?

Kadir Kumsar: Kitapta okumakla olmuyor. Bu memlekette kim milletvekili oluyor. Yüzde seksen avukatlar, fabrika sahiplerinin çocukları parası olan milletvekili oldun. Siz hiç gördünüz mü çiftçiden köylüden milletvekili olanı, ben görmedim. Ve tabandan gelmeden insanın ve hayvanın değerini bilemezsin. Milletvekili çıkartıyoruz yatır parayı milletvekili ol deniliyor bu memlekette. Milletvekili olmak için vekiller bir yatırıp vekil olduktan sonra bin geri alıyorlar. Gördük dezenfektan firmalarını her kanal göstermiyor ama bazı kanallar gösteriyor. Bütün milletvekillerine sesleniyorum; ’siz çalışan işçinin sırtından işçinin alın terinden vekil oldun sen o işçi için ne yapıyorsun o koltukta neden oturuyorsunuz?.. Buradan yine Efkan Ala ’ya da sesleniyorum. Diş hastanesinin açılışına geldi birçok sözler verdi, tarımı iyileştireceğiz dediği için oy attık ama yine bizi kandırdı. Telefon numarasını da kendi verdi o zaman bana, en az on sefer aradım kendisini maalesef bir kere bile dönüş yapmadı.’’

TARIMSAL ÜRETİMDE KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR

Nilgün Ege: Peki başkanım, sadece hayvancılık değil, tarımda da ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Tarımsal üretimde hangi zorluklarla karşı karşıya kalınıyor?

Kadir Kumsar: Tarımda en büyük sorun maliyetlerin sürekli artmasıdır. Örneğin, bir dönüm tarlada domates yetiştirmenin maliyeti 25 bin lirayı buluyor. Ancak çifçi, mahsulünü 18 bin liraya satabiliyor. Aradaki fark, çiftçiyi borca sürüklüyor. Traktörüne, tarlasına el konulma riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Özellikle büyük tarla sahipleri için bu durum daha da ağır. Bankalara olan borçlar, mazot ve gübre fiyatlarındaki artışlar çiftçiyi ciddi anlamda zorluyor. Örneğin domates ekimi maliyetli bir iş ama kazancı beklenenin çok altında kalıyor. Çifçi borçlarını ödeyemez hale geldi, traktörüne, tarlasına el konulma tehlikesiyle karşı karşıya şu an.

Şu an maliyetler oldukça yüksek ve yem fiyatları, nakliye masrafları, elektrik gibi giderler sürekli artıyor. Bugün bir inek kesimi yaptığımızda maliyeti 360 TL’yi buluyor. Bu maliyeti karşılamak için üretici ciddi şekilde zorlanıyor. Eskiden daha uygun fiyatlara kıyma satardık, ama bugün aynı kıyma 500 TL’nin altında satılamıyor.

Bu sorunlar sadece maliyetlerle sınırlı değil, aynı zamanda ürünlerin piyasada değerinde satılamaması da büyük bir problem. Domates, biber gibi ürünler maalesef pazarlarda hak ettiği değeri bulamıyor. Maalesef ki2024 yılı çifçinin ÖLÜM YILDÖNÜMÜ olmuştur.

Nilgün Ege: Başkanım birazda sütten konuşalım. Biraz önce antibiyotikli sütleri tanklara almıyoruz ve bu sütler sokağa gidiyor dediniz. Biz antibiyotikli sütü nasıl anlarız ve antibiyotikli sütten kaynaklı brusella hastalığı nedir?

Kadir Kumsar: Antibiyotikli süt bizim geleceğimizi yok ediyor. Yine buradan sesleniyorum üreticilerimize antibiyotikli sütü vermesinler döksünler dökmeye kıyamıyorlarsa bize getirsinler parasını biz ödeyelim ve biz dökelim...

Brucella hastalığına gelince de genellikle brucella bakterisi nedeniyle ortaya çıkar ve genellikle enfekte hayvanlardan (özellikle sığır, koyun, keçi) insanlara geçer. Antibiyotikli süt, bu bakterinin varlığına işaret eder; eğer süt, uygun şekilde işlenmezse ve bakteriyi taşıyorsa, insanlarda brusella hastalığına yol açar bu hastalık, ateş, terleme, baş ağrısı ve kas ağrılarla kendini gösterir. Antibiyotikli sütlerin tüketimi bu tür riskler taşıdığından, sağlıklı ve güvenilir süt tedarikine ve sokaktan alınan sütlere çok dikkat etmek gerekir. Bu yüzden tanıdık güvenilir yerden süt almak önemlidir.

Nilgün Ege: Peki bu zor durumdan çıkış yolu nedir sizce?

Kadir Kumsal: Tarım ve hayvancılığın sürdürülebilir olması için daha fazla destek şart. Çiftçinin emeği karşılık bulmalı, maliyetler düşürülmeli. Ayrıca üretici ile tüketici arasında adil bir denge kurulmalı ki hem çiftçi hem de tüketici zarar görmesin.

ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ ARASINDAKİ BAĞ

Nilgün Ege: Tüketici açısından durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Artan fiyatlar, tüketiciye nasıl yansıyor?

Kadir Kumsar: Tüketiciyi korumak da üreticiyi korumak kadar önemli. Çünkü tüketici olmazsa üretici de olmaz. Ancak bugün emekli maaşı 13 bin lira olan bir vatandaş, nasıl geçinsin? Aynı şekilde asgari ücretle çalışan bir aile, bu fiyatlarla nasıl alışveriş yapsın? Burada önemli olan dengeyi kurmak ve hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak bir sistem geliştirmek. Üreticinin kazandığı, tüketicinin de ulaşılabilir fiyata kaliteli ürün alabildiği bir yapı kurulmalı.

SİYASİ İRADE VE ÇİFTÇİLERİN TALEPLERİ

Nilgün Ege: Bu durumda çiftçilerimizin talepleri neler? Devletten ya da siyasilerden nasıl bir destek bekliyorlar?

Kadir Kumsar: Çiftçilerimizin en büyük talebi adil fiyatlandırmadır. Ürettikleri malın hakkını alabilmek istiyorlar. Sadece maliyetine üretim yapıyorlar ve bir kazanç elde edemiyorlar. Bu noktada siyasilerin de sorumluluğu büyük. Tarımdan ve hayvancılıktan anlayan insanların yönetime gelmesi gerekiyor. Bugün bakıyorsunuz, mecliste tarımdan gelen kaç milletvekili var? Çok az. Halbuki bizim en büyük sorunlarımızdan biri bu. Mecliste tarımdan gelen insanların sayısının artması gerekiyor ki sorunlarımız doğru şekilde dile getirilsin ve çözüme kavuşsun.

Nilgün Ege: Son olarak, çiftçilere ya da bu sektörde yer almak isteyen gençlere ne gibi bir mesaj vermek istersiniz?

Kadir Kumsar: Gençlere her zaman tavsiyem; çalışmak ve üretmekten vazgeçmemeleridir. Koşullar ne kadar zor olursa olsun, çiftçilik ve hayvancılık bu ülkenin bel kemiğidir. Gençler bu sektöre adım atarken bilgiyle, teknolojiyle ve azimle hareket etmeli. Bizim gibi eski nesillerden öğrendikleri tecrübeleri, yeni yöntemlerle harmanlamaları gerekiyor. Ancak bu şekilde tarım ve hayvancılık daha güçlü bir hale gelir.



Röportaj Yorumu: Tarım ve Hayvancılığın Zorlu Gerçekleri

Bu röportaj, Kadir Kumsar’ın samimi ve doğrudan üslubuyla, Türkiye'nin tarım ve hayvancılık sektöründeki sıkıntıları açık bir şekilde ortaya koyuyor. Kumsar’ın söyledikleri hem üreticilerin hem de tüketicilerin karşılaştığı sorunların derinliğini yansıtıyor. Kumsar,keçinin ekosistem içindeki yerini ve önemini vurgulayarak, dış etkenlerin yerel üretimi nasıl etkilediğini aktardı bizlere. Keçilerin ormanların doğal bakıcıları olduğunu belirtmesi, sadece ekonomik bir perspektifle değil, aynı zamanda çevresel bir bakış açısıyla da konuyu ele aldı. Bu noktada, hayvancılığın sadece bir ekonomik faaliyet olmadığını, aynı zamanda doğayla olan ilişkimizde de önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Kumsar’ın siyasilerle ilgili eleştirileri ise, tarım ve hayvancılık alanında bilgi sahibi olan kişilerin meclisteki temsilinin ne kadar az olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, çiftçilerin sesinin duyulmasını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını zorlaştırıyor. Kumsal, "kitapta okumakla olmuyor" derken, gerçek deneyim ve anlayışın ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Bu eleştiriler, tarım politikalarının oluşturulmasında hangi kriterlerin göz önünde bulundurulması gerektiği konusunda düşünmeye sevk ediyor. Artan maliyetler ve düşük satış fiyatları arasındaki dengesizlik, çiftçilerin sürdürülebilirliği tehlikeye atan en büyük sorun olarak öne çıktı. Özellikle üretim maliyetleri ile satış fiyatları arasındaki uçurum, çiftçilerin borç içinde boğulmasına neden oluyor. Kumsar, bu dengenin sağlanması gerektiğini belirtiyor, aksi halde hem üreticinin hem de tüketicinin zarar göreceği bir sistemin devam edeceğini ifade ediyor. Antibiyotikli süt konusu, sağlık açısından ciddi bir tehdit olarak vurgulanıyor. Kumsal’ın bu konudaki uyarıları, üreticilerin ve tüketicilerin dikkat etmesi gereken önemli bir meseleye parmak bastı. Sağlıklı gıda tedarikinin önemi, günümüzde her zamankinden daha kritik bir hale gelmiş durumda. Kumsal'ın gençlere verdiği mesaj, üretim ve çalışmanın önemine dair güçlü bir vurguyla bitiyor. Tarımın geleceği, gençlerin bu sektöre katılımı ve teknolojiyi kullanma becerileriyle doğrudan bağlantılı. Buda, sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturmak için yenilikçi düşünce yapısına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.

Sonuç Olarak..

Bu röportaj, tarım ve hayvancılık sektörünün içinden geçtiği zorlukları anlamak açısından oldukça değerli. Kadir Kumsal’ın görüşleri, sadece üreticilerin sorunlarını değil, aynı zamanda toplumun genel ekonomik dengesini etkileyen bir dizi faktörü gözler önüne seriyor. Tarım ve hayvancılığın geleceği, bu sorunların çözülmesine yönelik atılacak adımlara bağlı. Bu nedenle hem ççilerin hem de tüketicilerin sesi daha fazla duyulmalı ve adil bir sistem kurulması için gereken değişiklikler bir an önce gerçekleştirilmelidir.


BRUSELLA NEDİR?

Brusella; hayvanlarda ve insanlarda hastalığa neden olabilen, hayvanlardan elde edilen pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleriyle çiğ etlerin tüketimi ve enfekte hayvanlarla temasla kişilere bulaşabilen bir bakteridir. Brusella bakterisinin insanda meydana getirdiği enfeksiyon hastalığına ise bruselloz adı verilir. Özellikle hayvanlarla yakın temasta çalışan kasaplar, hayvancılıkla uğraşan çiftçiler ve veterinerler bu hastalık için risk grubu içinde kabul edilir.

Brusella bakterisi insan vücudunda hemen her dokuda enfeksiyona neden olabilir. Bu nedenle, etkilediği organ veya vücut sistemine bağlı olarak çok çeşitli klinik belirtilerle ortaya çıkabilir. Brusellanın neden olduğu belirtiler farklı sağlık sorunlarında da görülebildiğinden, tanısının konulmasında güçlük yaşanabilir ve tedavi planlaması gecikebilir. Bu sebeple, risk grubundaki bireylerin hastalık hakkında doğru ve yeterli düzeyde bilgi sahibi olması oldukça önemlidir.

Brusella bakterisi insanlara temel olarak üç farklı yol üzerinden bulaşır:

 Beslenme (ağız) yoluyla: Enfekte olan hayvanların çiğ etlerinin veya pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi sonucu bakteri insanlara geçebilir. 

Solunum yoluyla: Bakteri hava yoluyla hayvanlardan insanlara taşınabilir. 

Açık yaradan temas yoluyla: Kasaplar gibi hayvanların kanı ve çiğ etleriyle yoğun temas halinde olan kişilerde, cilt bütünlüğünün bozulduğu bölgelerden brusella bakterisi insan vücuduna geçebilir.

Bakterinin insandan insana bulaşması oldukça nadir görülse de kan yoluyla veya cinsel yolla bulaşın gerçekleşebileceği gözlemlenmiştir.

Brusella Belirtileri Nelerdir?

Brusella vücutta pek çok organda iltihaplanmaya yol açabildiğinden, hastalık seyrinde çeşitli klinik belirtilerle karşılaşılabilir. Bu hastalıkta belirtilerin ortaya çıkması 2 aya kadar sürebilir. Aşağıdaki semptomlar brusella enfeksiyonu vakalarında sıkla gözlemlenmiştir:

    • Ateş ve titreme,
    • Halsizlik – yorgunluk,
    • Yaygın kas ve eklem ağrısı; bel veya sırt ağrıları, baş ağrısı, karın ağrısı,
    • İştahsızlık ve kilo kaybı,
    • Gece terlemeleri. 

    • Kaynak:  (https://www.medicana.com.tr)