Elazığ’da uygun fiyatı yüksek hizmet standardıyla birleştiren bir berber, sosyal medyada adeta fenomen haline geldi. Saç tıraşını yıkama ve fön hizmetiyle birlikte sadece 150 TL’ye sunan işletme, yoğun talep nedeniyle günün neredeyse her saati dolup taşıyor.
Berberde günlük ortalama 750 ile 1000 müşteri ağırlanıyor. Bu sayı, kentte bugüne kadar görülmemiş bir rekor olarak kayıtlara geçti. Uygun fiyat politikası, hızlı servis anlayışı ve titiz çalışma prensibi vatandaşların dikkatini çekince işletme kısa sürede sosyal medya platformlarında geniş kitlelere ulaştı.
Paylaşılan videolar ve yorumlarla gündem olan berber, hem ekonomik seçenek sunan hem de kaliteyi tavizsiz sürdüren yaklaşımıyla örnek gösteriliyor. İşletme yetkilileri, yoğun ilginin kendilerini memnun ettiğini belirterek hizmet standartlarını daha da yükseltmek için çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Yorumlar
Yorum Yapın
İlginizi Çekebilir
Şanlıurfa’da Jandarmadan Dev Operasyon: Silah, Patlayıcı ve Uyuşturucuyla 9 Gözaltı!
Şanlıurfa’da jandarma ekipleri, kaçakçılık ve uyuşturucu ile mücadele kapsamında geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirdi. İl Jandarma Komutanlığına bağlı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) ile Viranşehir İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin ortak çalışmasıyla düzenlenen operasyonda çok sayıda silah, mühimmat ve uyuşturucu madde ele geçirildi.
Belirlenen adreslerde yapılan aramalarda 13 adet patlayıcı madde, 5 adet uzun namlulu piyade tüfeği, 15 adet ruhsatsız tabanca, 15 adet ruhsatsız av tüfeği, 40 adet şarjör, 2 bin 470 adet çeşitli çaplarda fişek ve 1 adet silah üstü gündüz görüş dürbünü bulundu. Ayrıca 434 gram skunk maddesi ve 4 adet uyuşturucu kullanma aparatı da ele geçirildi.
Operasyon kapsamında 9 şüpheli gözaltına alındı. Şüpheliler hakkında adli işlemlerin sürdüğü bildirildi.
Yetkililer, bölgedeki kaçakçılık ve uyuşturucu ile mücadelenin kararlılıkla devam edeceğini ifade etti.
Akçakale’de Aile Sağlığı Merkezinde Şiddet: Kan Alınamayınca Hemşireler Darp Edildi
Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi Ekinyazı kırsalında kan tahlili için aile sağlığı merkezine getirilen bir hastadan, damar yolu açılamadığı için kan alınamadı.
Bu rutin işlem sırasında yaşanan aksaklığın ardından, hastanın yakınları kontrolü kaybederek merkezde görevli iki hemşireye fiziksel saldırıda bulundu. Hemşireler darp sonucu yaralanırken, olay sağlık çalışanları arasında ciddi bir infial yarattı.
Saldırıya uğrayan sağlık personeli, resmi şikayet başvurusunda bulundu. Olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılırken, hem güvenlik güçleri hem de sağlık idaresi süreci yakından takip ediyor.
Bölgedeki sağlık çalışanları, bu tür saldırıların hizmet kalitesini olumsuz etkilediğini belirterek, sağlıkta şiddetin son bulması için gerekli yaptırımların uygulanmasını talep etti.
Beyoğlu’nda Türk Kahvesi Skandalı: Genç Mühendis Yoğun Bakımda! Su Yerine Deterjan Konmuş
Beyoğlu’nda Türk Kahvesi Skandalı: Genç Mühendis Yoğun Bakımda! Su Yerine Deterjan Konmuş
Kahve keyfi ölümle burun buruna getirdi! 26 yaşındaki mühendis Ayben Özçilingir Turtura, Beyoğlu’nda bir kafede içtiği Türk kahvesinin içine su yerine endüstriyel bulaşık deterjanı konulması sonucu ağır şekilde zehirlendi. Genç kadın entübe edilerek yoğun bakıma alındı. Kafe mühürlenirken işletme sahipleri gözaltına alındı
Kahve İçtikten Sonra Fenalaştı
İstanbul Beyoğlu Ömer Avni Mahallesi’nde meydana gelen olayda, genç mühendis Ayben Özçilingir Turtura arkadaşıyla birlikte bir kafeye giderek Türk kahvesi sipariş etti. Kahveden ilk yudumu aldıktan kısa süre sonra nefes alamama, boğazda yanma ve dilde uyuşma şikayetleri başladı.
Genç kadın hızla tuvalete koştu ancak durumu kötüleşince arkadaşları tarafından hastaneye götürüldü.
Kostik Madde Zehirlenmesi Tespit Edildi
Hastanedeki incelemelerde Ayben’in:
Boğazında,
Yemek borusunda,
Soluk borusunda,
Midesinde hatta akciğerlerinde yanıklar oluştuğu belirlendi.
Doktorlar, genç kadının kostik madde (sodyum hidroksit) içeren bir ürünle temas ettiğini tespit etti. Ayben yoğun bakıma alınarak entübe edildi. Yaşam mücadelesi sürüyor
Kahveye Su Yerine Bulaşık Deterjanı Konmuş
Olayın ardından İstanbul Emniyeti’nin yaptığı incelemede skandalın sebebi ortaya çıktı.
İşletme sahibinin babası E.Ö. (52), kafede bulunan bazı su şişelerinin içine endüstriyel bulaşık deterjanı doldurmuş.
Kahveyi hazırlayan çalışan M.A. (50) ise bu şişeleri su zannedip kahveyi deterjanla hazırlamış.
Bu ihmalkârlık genç mühendisi ölümün eşiğine getirdi
Kafe Mühürlendi, İşletme Sahipleri Gözaltında
Soruşturma kapsamında:
İşletme sahipleri G.S.Ö. (26) ve S.N.Ö. (28) gözaltına alındı.
Kafe, Beyoğlu Belediyesi ekipleri tarafından mühürlendi.
Şüpheliler adliyeye sevk edildi.
Polis olayla ilgili geniş çaplı soruşturmayı sürdürüyor.
CHP’li Zeynel Emre’den Milli Emlak’ta “Usulsüz Depolama ve Dağıtım” İddiaları İçin Soru Önergesi
CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Milli Emlak birimlerinde yaşandığı iddia edilen “usulsüz depolama, dağıtım ve siyasi nüfuz” tartışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı. Gümrüklerde el konulan ve Milli Emlak’a devredilen eşyaların mevzuata aykırı biçimde depolandığı, piyasaya sürüldüğü ve bazı belediyeler ile siyasi teşkilatlar üzerinden “sosyal yardım” adı altında dağıtıldığı iddiaları üzerine Emre, kapsamlı bir soru önergesi sundu.
Önergede, basında geniş yer bulan İstanbul Milli Emlak Müdürlüğü Taşınır Mal ve Tasfiye Şube Müdürü Müzeyyen Yazıcı hakkındaki iddialar ayrıntılı şekilde ele alındı. Emre, iddiaların kamu kaynaklarının yanlış kullanımına, siyasi bağlantılara ve büyük ölçekli kamu zararına işaret ettiğine dikkat çekti.
“Gümrükte El Konulan Eşyalar Nasıl Dağıtıldı?”
Emre, 28 Kasım 2018 tarihli Resmî Gazete düzenlemesini hatırlatarak, gümrükte el konulan eşyaların Milli Emlak’a devrinin ciddi bir sorumluluk içerdiğini belirtti. Bu sürecin:
-
Depolama,
-
İmha,
-
İhtiyaç sahiplerine aktarım,
gibi kritik aşamalardan oluştuğunu hatırlatan Emre, bu yetkilerin usulsüz kullanıldığına dair iddiaların kamu vicdanını yaraladığını ifade etti.
Basına yansıyan bilgilere göre, Müzeyyen Yazıcı’nın el konulan ürünleri usulsüz depolattığı, bazılarını piyasaya sürdüğü, bazılarını ise AKP’li belediyeler ve parti teşkilatları üzerinden “sosyal yardım” kisvesi altında dağıttığı iddia ediliyor. Bu süreçte milyonlarca liralık kamu zararı oluştuğu öne sürülüyor.
Yazıcı’nın aynı zamanda AKP Siyaset Akademisi mezunu olması, bir Adalet Bakan Yardımcısı’nın akrabası olduğu yönündeki iddialar ve geçmişte siyasi adaylık girişiminde bulunması, tartışmaları daha da büyüttü.
Zeynel Emre: “Siyasi nüfuz iddiaları araştırılmalı”
CHP’li Emre, Bakanlığa yönelttiği sorularla hem iddiaların doğrulanmasını hem de kamu yönetimindeki olası siyasi etkilerin açığa kavuşturulmasını istedi. Önergede öne çıkan kritik başlıklar şöyle:
🔹 İddialar Bakanlığa ne zaman ulaştı?
Soruşturma süreci ilk bilgi geldikten sonra nasıl ilerledi? Hangi tarihlerde ne tür idari işlemler yapıldı?
🔹 Kamu zararı ne kadar?
Yazıcı’nın görev döneminde Milli Emlak’a devredilen eşyaların toplam değeri nedir? Usulsüz işlemler sonucu resmi olarak hesaplanan bir zarar var mı?
🔹 Hangi belediyelere dağıtım yapıldı?
“ Sosyal yardım” adı altında hangi belediyelere, hangi miktarlarda eşya gönderildi? Bu belediyeler hakkında denetim yapıldı mı?
🔹 AKP teşkilatlarının rolü ne?
İl ve ilçe teşkilatlarının dağıtım sürecine hangi usullerle dahil olduğu incelendi mi?
🔹 Siyasi bağlantı iddiaları araştırıldı mı?
Yazıcı’nın terfi sürecinde hangi kriterler uygulandı? Liyakat değerlendirmesi yapıldı mı?
🔹 Soruşturma diğer personellere genişletildi mi?
Tek bir kişi mi inceleniyor yoksa başka kamu görevlileri hakkında da işlem başlatıldı mı?
🔹 Depolama ve imha sisteminde açıklar var mı?
Bu skandalın ortaya çıkmasına neden olan yapısal eksiklikler değerlendirildi mi? Yeni bir düzenleme çalışması var mı?
“Şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından kritik bir konu”
Zeynel Emre, kamu kaynakları ile siyasi yapılara yönelik iddiaların iç içe geçmesi nedeniyle konunun ülke çapında büyük bir şeffaflık testi olduğunu vurguladı.
“Bu iddialar sadece bir bürokrat meselesi değil, kamu kaynaklarının nasıl yönetildiğine dair bir demokrasi sorunudur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “20 Şehidimizin Uçağıyla İlgili Tüm Süreci Şeffaf Şekilde Paylaşacağız”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı’nın ardından millete seslendi. Konuşmasında, Azerbaycan-Gürcistan sınırına yakın bölgede düşen askeri kargo uçağı kazasından, gençlik ve eğitim politikalarına, ekonomiden deprem konutlarına, gıda güvenliğinden Gazze ve Filistin meselesine kadar birçok başlıkta önemli mesajlar verdi.
20 Şehit Verdiğimiz Uçak Kazası: “Nedenini Çok Daha Net Göreceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karabağ zaferi kutlamalarından dönerken Azerbaycan-Gürcistan sınırına yakın Signagi bölgesinde düşen askeri kargo uçağında 20 askerin şehit olduğunu hatırlattı.
Uçağın kara kutusuna kısa sürede ulaşıldığını belirten Erdoğan, kaza-kırım ekibinin topladığı veriler ve yapılacak incelemelerle kazanın nedeninin netleşeceğini belirterek şunları söyledi:
“20 canımızı şehit verdiğimiz elim hadisenin neden yaşandığını çok daha net görebileceğiz. Bunları da başta şehit yakınlarımız olmak üzere kamuoyumuzla şeffaf bir şekilde paylaşacağız.”
Erdoğan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın facianın ilk anından itibaren tüm imkânlarını seferber ettiğini, dünyadan çok sayıda taziye ve dayanışma mesajı aldıklarını ifade ederek, şehitlere rahmet, ailelerine başsağlığı diledi. Hırvatistan dönüşü düşen Orman Genel Müdürlüğü’ne ait yangın söndürme uçağında şehit olan pilotu da rahmetle andı.
“Şehadet Ne Kadar Yüce İse, Sabır da O Kadar Büyüktür”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlik mertebesini peygamberlikten sonraki en yüce makam olarak niteledi.
Şehit yakınlarının vakur duruşuna dikkat çeken Erdoğan, “Yüreklerine düşen kor ateşe rağmen metanetlerinden taviz vermeyen tüm kardeşlerimden Allah razı olsun” diyerek, milletin bu imtihanı sabırla taşıdığını vurguladı.
Millet Kütüphanesi ve Gençlik Vurgusu: “Yeter ki Gençlerimiz Okusun”
Konuşmasında gençliğe ve eğitime özel bir yer ayıran Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesinin geldiği noktayı da anlattı:
-
Millet Kütüphanesi’nin 141 milyon 700 bin kaynağa ulaştığını,
-
Dünyanın en büyük 3’üncü kütüphanesi hâline geldiğini,
-
Bugüne kadar 8 milyon 650 bin ziyaretçiyi ağırladığını,
-
Sadece geçen yıl 2 milyon gencin kütüphaneyi kullandığını aktardı.
Millet Kütüphanesi’nde okuyan, araştırma yapan, sınavlara hazırlanan gençlere günde 2 öğün çorba, 15 çeşit içecek ve kekin ücretsiz ikram edildiğini, bu yıl içinde 7 milyonu aşkın ikram yapıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Yeter ki gençlerimiz okusun, araştırsın, kendilerini geliştirsin. Biz onlara bu şuurla hizmet etmeyi sürdüreceğiz.”
Halk Kütüphaneleri’nde üye sayısının 7,6 milyona, kitap sayısının ise 25,6 milyona ulaştığını, dağıtımda olan yeni kitaplarla bunun yıl sonunda 26,4 milyona çıkacağını ifade etti.
Ekonomi ve Savunma Sanayii: “Türkiye En Üretken Yıllarını Yaşıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik tabloya dair rakamlar da paylaştı.
Buna göre:
-
2025 yılı ikinci çeyreğinde kişi başı millî gelirin 17 bin dolara yaklaştığını,
-
2002’de yıllık 36 milyar dolar olan ihracatın, Ekim 2025 itibarıyla 270,2 milyar dolarla rekor kırdığını,
-
Hizmet ihracatının 14 milyar dolardan 121,6 milyar dolara yükseldiğini,
belirtti.
Savunma sanayiinde bir zamanlar yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan Türkiye’nin bugün İHA ve SİHA üretiminde dünyanın ilk 3 ülkesi arasında yer aldığını vurgulayan Erdoğan:
“Türkiye, her alanda son asrın en başarılı, hizmet ve eser noktasında en üretken yıllarını yaşıyor. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz adım adım gerçeğe dönüşüyor.”
ifadelerini kullandı.
Deprem Bölgesinde Hedef: “453 Bin Bağımsız Bölümün Anahtarını Teslim Edeceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgesine yönelik çalışmalara da geniş yer verdi.
-
Eylül ayında Malatya’da 304 bininci afet konutunun kurasının çekildiğini,
-
Adıyaman’da 350 bininci yuvanın anahtarlarının teslim edildiğini,
-
Tek seferde 45 bin 342 konut ve işyerinin depremzedelere verildiğini,
-
Sadece Adıyaman’da yıl sonuna kadar 43 bin 573 konut ve işyerinin daha teslim edilmesinin hedeflendiğini açıkladı.
11 il için hedeflerinin yıl başından önce 453 bin bağımsız bölümün anahtar teslimini yapmak olduğunun altını çizen Erdoğan:
“Evine kavuşmamış tek bir hak sahibi bırakmayana kadar gece gündüz çalışacağız.”
dedi; deprem çalışmalarını karalamaya çalışan muhalefeti eleştirerek “Biz işimize bakacağız.” mesajı verdi.
Gıda Güvenliği, Denetimler ve Fahiş Fiyatla Mücadele
Erdoğan, sağlıklı gıdaya erişim ve gıda güvenliğini hükümetin en hassas başlıkları arasında saydı.
2025 yılı içinde:
-
Ülke genelinde 1 milyon 103 bin gıda kontrolü yapıldığını,
-
Kurallara uymadığı tespit edilen 25 bin 750 işletmeye 2 milyar 206 milyon lira idari para cezası uygulandığını,
-
Suç teşkil eden 495 dosyanın savcılıklara gönderildiğini,
-
Fahiş fiyat, stokçuluk ve haksız ticari uygulamalar nedeniyle 470 bin firmanın denetlendiğini ve toplam 2,4 milyar lira ceza kesildiğini,
-
Rekabet Kurumu’nun da 196 firmaya 11,5 milyar liralık idari para cezası verdiğini,
paylaştı.
Taklit ve tağşiş yapılan ürünlerin artık anlık olarak kamuoyuyla paylaşıldığını, gıda işletmelerinde uygulanan karekod sistemiyle vatandaşın, işletmenin en son ne zaman denetlendiğini cep telefonundan görebildiğini söyleyen Erdoğan:
“Gıda güvenliği konusunda en küçük bir ihmale toleransımız yoktur. Daha fazla para kazanmak için insanımızın sağlığını tehlikeye atanlarla mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecektir.”
ifadelerini kullandı; aynı zamanda “evine ekmek götürmeye çalışan esnafın hakkını da koruyacağız” diyerek dengeli bir yaklaşım mesajı verdi.
Azerbaycan, KKTC, Irak ve Suriye: “Barış, Adalet ve İstikrar İçin Çalışıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politika başlığında Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Irak ve Suriyeye ilişkin mesajlar verdi.
-
8 Kasım’da Bakü’de Zafer Günü’nü Azerbaycanlı kardeşleriyle birlikte kutladığını,
-
“İki devlet–tek millet” ilkesiyle Azerbaycan’ın her zaman yanında olacaklarını,
-
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın ziyareti kapsamında Kıbrıs’ta “iki devletli çözüm” vurgusunu yinelediklerini,
-
Kıbrıs meselesinin çözümünün, Ada’daki gerçeklere uygun, egemen eşitliğe dayalı bir modelle mümkün olacağını ifade etti.
Irak seçimlerinin barışçıl bir ortamda tamamlanmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, Irak’ın yanında olmaya devam edeceklerini de belirtti.
Suriye’de ise 10 Mart Mutabakatının uygulanmasının önemine dikkat çekerek, Türkiye’nin komşu ülkenin birlik ve bütünlüğünü güçlendirecek her türlü adıma katkı vermeye hazır olduğunu söyledi.
“Türkiye, Suriye’deki tüm halkları kardeşi olarak görmekte, herkesin huzurunu ve esenliğini istemektedir. Önümüzdeki dönemde Suriye’de kalıcı huzur ve istikrarın tesisi için tüm aktörlerle diyalog içinde çalışmaya devam edeceğiz.”
dedi.
Gazze ve Filistin İçin İki Devletli Çözüm Mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de Türkiye’nin de katkısıyla tesis edilen ateşkesin, ihlallere rağmen devam ediyor olmasını önemli bulduğunu söyledi.
-
Türkiye’nin 810 ton insani yardım taşıyan 18’inci İyilik Gemisini bölgeye ulaştırdığını,
-
Yardımların Refah Sınır Kapısı üzerinden ihtiyaç sahiplerine aktarılmaya devam ettiğini,
-
Havaların soğumasıyla birlikte çadırlarda yaşamın daha da zorlaştığını, Türkiye’deki konteynerlerin Gazze’ye sevki için temasların sürdüğünü aktardı.
Erdoğan, Filistin meselesinin özüne dair şu çarpıcı mesajları verdi:
“Filistin devleti kurulmadan bölgeye tam anlamıyla huzur, istikrar ve güven gelmesi mümkün değildir. 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüme yaklaştığımız ölçüde barış kapısı aralanacak, uzaklaştığımız ölçüde kapanacaktır.”
Türkiye’nin gayretinin günü kurtarmak değil, müreffeh ve adil bir gelecek inşa etmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bölgede kalıcı barışa giden yolun ardına kadar açılması için daha çok çalışacağız” dedi.
Bayraktar KIZILELMA’dan Dünya Tarihine Geçecek Başarı: TOYGUN EOTS İlk Kez Bir İnsansız Savaş Uçağına Entegre Edildi
TEKİRDAĞ / ÇORLU – 17 KASIM 2025
Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar KIZILELMA, dünya havacılık tarihinde bir ilke imza attı. Yalnızca en gelişmiş 5. nesil savaş uçaklarında bulunan düşük görünürlüklü Elektro-Optik Hedefleme Sistemi (EOTS) TOYGUN, dünyada ilk kez bir insansız savaş uçağına başarıyla entegre edildi.
Baykar’ın tamamen öz kaynaklarıyla geliştirdiği KIZILELMA, Türkiye’yi savunma havacılığında yeni bir lige taşıyan kritik bir teknolojiyi daha başarıyla test ederek küresel rekabetin de oyun kurucu aktörlerinden biri olduğunu gösterdi.
TOYGUN EOTS: ASELSAN’ın En Gelişmiş Kızılötesi Teknolojisi
Milli insansız savaş uçağının geliştirme süreci planlandığı gibi ilerlerken, ASELSAN tarafından yerli imkânlarla geliştirilen TOYGUN EOTS, platforma başarıyla entegre edildi.
ASELSAN’ın IR banttaki en yüksek teknoloji ürünü olan TOYGUN, Bayraktar KIZILELMA’ya:
-
Gelişmiş hedef tespit
-
Yüksek hassasiyetli lazer işaretleme
-
Uzun menzilde hedef takibi
-
Düşük görünürlükle görev yapma
gibi çok kritik operasyonel kabiliyetler kazandırıyor.
Uçuş Testlerinde Üstün Başarı: “Seri Entegrasyona Hazır”
Geçtiğimiz hafta Çorlu’daki AKINCI Uçuş Eğitim ve Test Merkezinde gerçekleştirilen iki ayrı uçuş testinde TOYGUN, üstün performansıyla dikkat çekti.
Testlerde başarıyla doğrulanan kabiliyetler:
-
Farklı irtifa ve hızlarda stabil görüntü üretimi
-
Hareketli hedeflerde uzun menzilli kararlı takip
-
Yüksek doğruluklu lazer hedefleme
-
KIZILELMA’nın görev bilgisayarıyla kesintisiz veri alışverişi
-
Zorlu çevresel koşullarda sabit performans
Elde edilen sonuçlar, sistemin seri entegrasyon sürecine geçmek için gerekli tüm teknik kriterleri karşıladığını ortaya koydu.
Dünyada Bir İlk: “Gömülü EOTS” Teknolojisi Artık Bir İnsansız Savaş Uçağında
Gömülü EOTS teknolojisi dünyada yalnızca F-35 gibi 5. nesil insanlı savaş uçaklarında bulunuyor.
F-16 gibi platformlarda hedefleme sistemi harici pod olarak taşınırken, KIZILELMA’da TOYGUN EOTS’un gövde içine gömülü olması:
-
Düşük radar izi
-
Görünmezlik özelliğinin korunması
-
Sessiz ve derin görev kabiliyeti
sağlıyor.
Bu başarı ile birlikte Türkiye, bu kritik teknolojiye sahip dünyadaki üç ülkeden biri oldu.
Yapay Zekâ Destekli Yeni Nesil Muharip Yetenekler
KIZILELMA için özel optimize edilen TOYGUN EOTS:
-
360° görev farkındalığı sağlayan geniş spektrum tarama
-
Yüksek çözünürlüklü IR görüntüleme
-
Uzun menzilden stratejik hedef tespiti
-
Kara/deniz hareketli unsurların takip edilmesi
-
Yapay zekâ destekli otomatik hedef takibi
-
Hedef sınıflandırma algoritmaları
ile Bayraktar KIZILELMA’nın otonom muharip kabiliyetini en üst seviyeye taşıyor.
KIZILELMA: Tespit Edilmeden Derin Taarruz Yapabilecek
Yeni sistem sayesinde KIZILELMA:
-
Radarda görünmeden hedef tespit edebilecek
-
Hedefi lazerle işaretleyebilecek
-
Milli mühimmatla yüksek hassasiyetli taarruz yapabilecek
-
Düşman derinliklerine sessiz sızma operasyonları gerçekleştirebilecek
Bu kabiliyet, KIZILELMA’yı geleceğin muharebe sahasında oyunun kurallarını değiştiren bir unsur yapıyor.
Baykar’ın İhracat Başarısı: Küresel Liderlik Devam Ediyor
2003’ten bu yana tüm projelerini öz kaynaklarıyla yürüten Baykar, gelirlerinin yüzde 83’ünü ihracattan elde ediyor.
-
2023’te 1.8 milyar dolar,
-
2024’te yine 1.8 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Baykar,
Türkiye’de tüm sektörlerde en çok ihracat yapan ilk 10 firma arasında yer aldı.
Dünya İHA Pazarının Lideri
Savunma Sanayi Başkanlığı ve TİM verilerine göre:
-
Baykar, 2021–2024 arasında savunma-havacılık ihracatının lideri oldu.
-
2024’te sektör ihracatının dörtte birini tek başına gerçekleştirdi.
-
Bayraktar TB2 için 36 ülkeyle, AKINCI için 16 ülkeyle toplam 37 ülkeyle ihracat anlaşması imzaladı.
Baykar, bugün dünyanın en büyük insansız hava aracı üreticisi konumunda.
Erzurum’da Hayvancılığa Can Suyu: Büyükşehir Belediyesi 11 Yılda 800’ün Üzerinde Gölet İnşa Etti
Erzurum Büyükşehir Belediyesi, gölet projeleriyle hem tarıma hem de hayvancılığa önemli katkılar sunmaya devam ediyor. Gölet yapımında yerel yönetimlere rol modeli olduklarını belirten Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, kent genelinde yapılan yatırımların bölgedeki hayvan varlığını artırdığını söyledi.
Başkan Sekmen, son 11 yılda tarımsal üretime ve hayvancılık faaliyetlerine destek amacıyla 800’ün üzerinde gölet inşa ettiklerini ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Arazi sulama ve hayvan içme suyunu esas alarak 11 yılda 800’ün üzerinde gölet yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Fonksiyonel özellikleriyle şehrimizin tarım ve hayvancılık hayatına büyük katkı sunan bu göletler sayesinde Erzurum ve bölgemizde hayvan varlığı giderek artıyor.”
13 Bin Dönüm Arazi Suya Kavuşacak
Gölet yapımının aralıksız sürdüğünü vurgulayan Başkan Sekmen, Yakutiye ilçesine bağlı Yeşilyayla Mahallesi’nde büyük ölçekli bir baraj tipi sulama göleti inşa edildiğini belirtti.
Dev projenin tamamlanmasıyla birlikte 13 bin dönüm verimli tarım arazisi suyla buluşacak. Sekmen, yatırımın bölge çiftçisine nefes aldıracağını ifade ederek şunları kaydetti:
“Verimli topraklarımızı üretimle, çiftçimizi bereketle buluşturacak bu dev yatırım tarımın ve ekonomik kalkınmanın yeni kapısı olacak. Erzurum’un her karış toprağına hizmet, her damla suyuna bereket katmak için durmadan çalışıyoruz.”
Tarım ve Hayvancılıkta Büyüme Hızlanıyor
Şehir genelinde yapılan göletlerin, özellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvan popülasyonunda artışa katkı sağladığı belirtiliyor. Su kaynaklarının güçlendirilmesiyle birlikte hem meraların verimliliği yükseliyor hem de kırsal kalkınma ivme kazanıyor.
Yerelden Evrensele Bir Köprü: “Mardin’in 100’ü” Kitabı Üzerine
Şok Gazetesi’nden Gazeteci Senay Güncavar’ın Röportajı
Mardin… Binlerce yılın izlerini taşıyan, medeniyetlerin yollarını kesiştiren büyülü bir şehir. Taşları adeta konuşur, dar sokaklarında tarih fısıldar. Fakat Mardin’i Mardin yapan sadece bu görkem değil; insanının sıcaklığı, kültürünün katmanlı derinliği, inancın ve emeğin birbirine karıştığı o benzersiz ruhudur. Bu kadim şehir, taşlarında geçmişi, insanlarında ise yaşamın kendisini saklar.
Yazar Mehmet Remzi Tanış, tam da bu ruhu kelimelere taşımak için yola çıkmış. “Bir şehir taşlarıyla değil, insanıyla ayakta kalır” sözünü sık sık hatırlatan Tanış, “Mardin’in 100’ü” adlı kitabında şehrin hafızasında iz bırakmış 100 değerli ismin hikâyesini bir araya getiriyor.
Şok Gazetesi’nden gazeteci Senay Güncavar, Tanış ile yaptığı söyleşide Mardin’in çok katmanlı kimliğini, kitabın hazırlanma sürecini ve bu eserin arkasındaki duygusal yolculuğu gün yüzüne çıkarıyor.
Tanış, Mardin’i yazmanın yalnızca tarih kaydetmek olmadığını anlatıyor; ona göre bu, “inancı, emeği, sevgiyi ve insana dair olan her şeyi anlatmak” demek. Güncavar’a konuşurken kimi zaman bir araştırmacının titizliği, kimi zaman bir bilgenin dinginliği, kimi zaman da bir çocuğun şaşkın merakı sesine yansıyor.
“Mardin taşlarını anlatıyor, insanlar ise ruhunu…” diyen Tanış, kitabıyla yüz yılın tanıklığını yapan isimleri bugünün okuyucusuyla buluşturuyor. Her biri kendi yaşamıyla Mardin’in dokusuna bir ilmik atmış bu insanlar, aslında şehrin yaşayan belleğini oluşturuyor.
Güncavar’ın röportajı, hem Mardin’i anlamak isteyenler için bir rehber niteliği taşıyor hem de Tanış’ın emeğinin ardındaki hikâyeyi tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.
MARDİN'İN
100'Ü
İZ BIRAKMIŞ KİŞİLERİN HİKÂYELERİ UNUTULMAMALI
Kitabınız
“Mardin’in 100’ü” oldukça kapsamlı bir çalışma. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Mardin’le ilgili kitaplar, fotoğraf albümleri, sivil toplum
raporları vardı; ancak hep taşlar, mimari ve arkeoloji ön plandaydı. Benim için
eksik olan şey, o taşların arkasında yaşayan insanların ruhuna dokunan kişilerdi.
Bu şehir yalnızca duvarlarından ibaret değildir; duvarların örülüşünü, çeşmenin
suyunu, düğünlerin ve ağıtların ritmini veren insanlar vardır. Bunları yaşamış,
iz bırakmış kişilerin hikâyeleri unutulmamalıydı. “Mardin’in 100’ü” fikri böyle
ortaya çıktı: hem hafızayı tazelemek, hem de geleceğe bir kaynak bırakmak
niyetiyle Mardin’i anlatıyor, Mardin üzerinden de başarılı insanları.
KENTİN
SESİ OLANLARIN SESİ OLDUM
Kitapta
yer alan kişileri seçerken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
İsim seçimi, duvardaki taşları seçmek kadar hassastı; çünkü
her seçimin bir vebali var. Öncelikli kriterim, Mardin’e somut veya sürekli
katkı sunmuş olmasıydı. Bir eğitimci olarak nesiller yetiştirmiş olabilir, bir
zanaatkâr olarak yok oluşun eşiğindeki bir tekniği yaşatmış olabilir, bir
siyasi veya sivil toplum aktörü olarak kentin sesi olmuş olabilir. Bununla
birlikte temsil kriteri çok önem taşıyordu: etnik, dini ve kültürel çeşitliliği
yansıtmak istedim çünkü Mardin’in ruhu bu mozaikte saklı.
Kitap,
sadece biyografilerden ibaret değil; Mardin’in kültürüne dair bir belgesel
niteliği taşıyor. Bu yaklaşımı neden tercih ettiniz?
Mardin’de bir hayatın anlatılması, yalnızca doğum ve ölüm
tarihlerini sıralamaktan ibaret olamazdı. Bir kişinin hikâyesi, yaşadığı
dönemin ekonomisini, dilini, müziğini, inanç pratiklerini, komşuluk
ilişkilerini ve göç hareketlerini içerir. Bu yüzden her kişiyi anlatırken mümkün
olduğunca dönemin sosyal koşullarını, günlük yaşam pratiklerini, kullanılan
nesneleri, sokakları ve hatta birçok şeyleri resmetmeye çalıştım. Bu yaklaşım,
okurun yalnızca o kişiyi değil, o kişinin yaşadığı kenti de “duymasını” sağlıyor.
Belgesel niteliği diye tanımladığınız şey de tam olarak bu. Mardin gibi çok
katmanlı bir kültürün daha bütünlüklü anlaşılmasına yardımcı oluyor. Böylece
okur, Mardin’i daha geniş bir perspektifle görebiliyor olacak.
Çalışma
sırasında sizi en çok etkileyen hayat hikâyesi hangisiydi?
Bu gerçekten zor bir soru çünkü her hikâye kendi içinde
değerli ve dokunaklıydı. Ama özellikle ruhunu yaşatan ve bunu modern dünyaya
taşıyan, elini taşın altına koyan bazı isimlerin mücadeleleri beni derinden
etkiledi. Onlar sayesinde Mardin’in kültürel hafızası bugün ayakta duruyor.
EVRENSELE
AÇILAN KÖPRÜ
Kitap
sadece Mardinliler için mi, yoksa tüm Türkiye ve dünyaya hitap eden bir eser
mi?
Bu kitap kesinlikle yerelden evrensele açılan bir köprü kuruyor.
Detaylar Mardin’e özgü; dil, yemek, mimari, anekdotlar ama insanlık hâlleri
evrensel. Emek, kayıp, fedakârlık, dayanışma. Ve daha nicesi... Okuyucu nerede
olursa olsun, bir insanın yaşam öyküsü aracılığıyla bir kentin ruhuna tanıklık
edebilir. Ayrıca kitap, kültürlerarası çalışmalara, antropolojiye, yerel tarih
araştırmalarına ilgi duyan akademik çevrelere de kaynak olabilecek bir yapıda
kurgulandı. Yurt dışında yaşayan diasporadaki Mardinliler içinse, kimlik ve
aidiyet duygusunu tazeleyecek bir belge niteliği taşıdığını görüyorum.
KÜLTÜRÜN
VE EMEĞİN DEĞERİ ANLAŞILSIN
Kitabınızı
okuyan biri sizce nasıl bir duygu ile sayfayı kapatmalı?
Kitabı kapatırken hissetmesini umduğum karma bir duygu var.
Mardin
sadece taş şehir değildir; o taşların arkasında alın teri, göz nuru, dualar ve
hayaller vardır. Öncelikle Mardin’in ruhunu sonrada her insanın bir iz
bıraktığını, kültürün ve emeğin değerini anlamalarını. Bu kenti ayakta tutan
insanların emeğine karşı ve nihayet güçlü bir sorumluluk hissi “ben de kendi
köklerime, kendi çevreme ne verebilirim?” sorusuyla. Ayrıca umudun da kalmasını
isterim. Belleği canlı tutmak mümkün; gençlerin sahip çıkmasıyla kültürler
korunabilir ve yeniden yorumlanabilir. En çok istediğim şey, okurun Mardin’i
sadece fotoğraflardan ibaret görmemesi; o taşların arkasındaki sesleri,
kokuları ve insanların dokunuşlarını hissetmesi. Ve hatta hangi şehirlerde
olursa olsunlar, kendi köklerine de farklı bir gözle bakmaya başlasınlar
istiyorum.
Gelecek
projeleriniz arasında benzer çalışmalar olacak mı?
Evet, bu çalışma bir
başlangıç olarak düşünülmüş bir serinin parçası. İlk kitap, Mardin’in genel bir
tanıtımıydı; “Mardin’in 100’ü” ise yaşayan değerlerden oluşan bir koleksiyon.
Planlanan üçüncü kitap ise “Mardin Yitirdiğimiz Değerler” başlığını taşıyacak. Özellikle senin dediğin gibi bu serinin bir
belgesel formuna dönüşmesi hedefim var görsel anlatım, sözlü tarihle
birleştiğinde etkisi çok daha güçlü olacaktır. Bu işler hem zaman hem de yerel
işbirlikleri gerektiriyor; bu yüzden projeleri adım adım şekilde sürdürmeyi
planlıyorum. Hatta Türkiye’nin her köşesinde benzer hikâyeler var ve bunlar da
belki bir başka yazar arkadaşımız tarafından kaybolmadan gün yüzüne
çıkarılacaktır.
BARIŞSEVER
MEDENİYET RUHUNA...
Söyleşimizin sonunda Mehmet Remzi Tanış, kitabının
ardındaki duyguyu şu sözlerle özetliyor: “ Mardin’in özünde taşıdığı barışsever
medeniyet ruhuna... Kürt’üyle, Türk’üyle, Arap’ıyla, Süryani’siyle,
Ezidi’siyle, Ermeni’siyle, tüm aşiretleri ve renkleriyle Mardin’i Mardin
yapanlara kitabı armağan ediyorum.
RÖPORTAJ: SENAY GÜNCAVAR – ŞOK GAZETESİ
Fatih’te Aynı Otelde Peş Peşe Zehirlenme Vakaları: 2 Çocuk ve Anne Hayatını Kaybetti
İstanbul Fatih’te bir otelde konaklayan aynı aileden üç kişi ile aynı tesiste kalan iki turistte görülen zehirlenme şikayetleri, kamuoyunda büyük endişe yarattı. Olayla ilgili hem polis hem de sağlık ekipleri çok yönlü soruşturma başlattı.
Aile 12 Kasım’da Hastaneye Kaldırılmıştı
Mide bulantısı ve kusma şikayetleri yaşayan Servet ve Çiğdem Böcek çifti ile çocukları Kadir Muhammet (6) ve Masal (3), 12 Kasım günü hastaneye başvurdu. İlk müdahalenin ardından aile taburcu edilerek otele geri döndü.
Ancak şikayetler devam ederken sabaha karşı drama dönüştü. Anne Çiğdem Böcek, küçük kızını hareketsiz görünce durumu sağlık ekiplerine bildirdi. Aile bireyleri tekrar hastaneye sevk edildi; küçük Kadir Muhammet ve Masal tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
Anne de Yaşamını Yitirdi
Çocuklarının ardından yoğun bakımda tedavisi süren Çiğdem Böcek de dün sabah hayatını kaybetti. Böylece aileden üç kişi yaşamını yitirmiş oldu. Baba Servet Böcek’in tedavisinin sürdüğü öğrenildi.
Ailenin Yediği Midye ve Restoran Yemeği İncelemede
Polis ekiplerinin ulaştığı bilgilere göre aile:
-
9 Kasım’da Almanya’dan İstanbul’a geldi,
-
Fatih’teki otele yerleşti,
-
11 Kasım’da Ortaköy’de bir seyyar satıcıdan midye, ardından bir restoranda yemek yedi.
Yemeğin ardından başlayan bulantı ve kusma şikayetlerinin zehirlenmeyle ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği araştırılıyor.
Aynı Otelde Kalan 2 Turist de Hastanelik Oldu
Olay sadece Böcek ailesiyle sınırlı kalmadı. Aynı otelde konaklayan:
-
İtalya uyruklu elektrik mühendisi Mustafa T.,
-
Fas uyruklu aşçı Reda F.
gece saatlerinde benzer şikayetlerle hastaneye kaldırıldı. Her iki turistin tedavisi devam ediyor.
AFAD ve İl Sağlık Müdürlüğü Devrede
AFAD ekipleri otelde geniş çaplı inceleme yaparken, İl Sağlık Müdürlüğü de konuya ilişkin idari soruşturma başlattı. Oteldeki odalar, havalandırma sistemi, su kaynakları, kullanılan temizlik ve dezenfeksiyon ürünleri titizlikle inceleniyor.
Soruşturma Çok Yönlü Sürdürülüyor
Hem polis hem sağlık birimleri, zehirlenmenin kaynağını tespit etmek için çalışıyor.
Gıda kaynaklı mı?
Ortak bir çevresel toksik etken mi?
Otele özel bir sorun mu?
Tüm ihtimaller masada.
Şehit Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz, gözyaşları ve dualarla uğurlandı
Gürcistan'da meydana gelen uçak kazasında hayatını kaybeden Şehit Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz, binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen cenaze töreni ile gözyaşları ve dualarla son yolculuğuna uğurlandı.
Azerbaycan'dan Türkiye'ye dönmek üzere havalanan Türk Hava Kuvvetleri'ne ait C-130 tipi kargo uçağı, 11 Kasım'da Gürcistan'da düşmüş ve 20 askerimiz şehit olmuştu. Kazada şehit olan Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz'ın cenazesi, ilk olarak helallik alınmak üzere İstanbul Büyükçekmece'deki baba evine getirildi.
Binlerce vatandaş şehidini uğurladı
Şehit Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz'ın cenazesi, helallik sonrası cenaze namazı için Büyükçekmece Küba Camii'ne getirildi. Öğlen namazına müteakip gerçekleşen cenaze törenine şehidimizin acılı ailesi, silah arkadaşları ve binlerce vatandaşın katılımıyla gerçekleşti. Kılınan cenaze namazının ardından Şehit Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz'ın naaşı Büyükçekmece Eski Mezarlığı'nda bulunan aile kabristanına defnedildi. Cenaze törenine TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Nuri Aslan, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Büyükçekmece Kaymakamı Ali İkram Tuna, Büyükçekmece Belediye Başkan Vekili Hakan Çebi, TSK Komuta Kademesi, ve siyasi parti temsilcileri, ilçe belediye başkanları katıldı.
Başkan Akgün'den acılı aileye başsağlığı mesajı
Silivri Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Şehit Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz'ın babası Kadir Korkmaz'a bir mektup gönderdi. Akgün, şehitlerimizin elim bir kaza sonrasında yaşamlarını yitirmelerinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirerek, şehitlerimize rahmet, acılı aileye ise başsağlığı ve sabır dileklerini iletti.
İlk Yorum yapan siz olun!