YÜZYILIN DİNİ İNANÇLARI; ''TANRI PAZARDA, RUH İNDİRİMDE''

YÜZYILIN DİNİ İNANÇLARI; ''TANRI PAZARDA, RUH İNDİRİMDE''

DUYGU DAŞDEMİR

(Yazar Notu: Bu yazı, inancın toplumsal dönüşümünü, çıkarla kutsalın karıştığı modern düzeni eleştirir.)


21. yüzyılın insanı artık ne tam inançlı ne tam inançsız.

O, “Tanrı’ya inanan ama sistemin putlarına tapan” bir ara kuşaktır.

Bir yanda elinde akıllı telefonla dua edenler, diğer yanda dinden rant devşirenler.

İnanç artık kalpte değil, piyasada ölçülüyor.

Kutsal olanın değeri, izlenme oranları ve bağış miktarlarıyla biçiliyor.




Toplum, maneviyatını kaybettikçe daha çok “maneviyat konuşur” oldu.

Ekranlarda “modern vaizler”, sahnelerde “ruhsal koçlar”, sosyal medyada “evrenle uyumlu yaşamanın yolları” satılıyor.

Bir zamanlar inanç, insanın iç sesiyle Tanrı arasında bir sırdı.

Şimdi o sır, reklam aralarında ifşa ediliyor.


Dini liderler siyasete, siyasetçiler dine karışıyor.

Camiler, kiliseler, dergâhlar birer güç alanına dönüşüyor.

Kutsal olan bile artık taraf tutuyor.

Tanrı’nın adıyla kurulan cümleler, çıkarın diliyle bitiyor.

Din; ruhu özgürleştirmek yerine, çoğu zaman kitleyi yönlendirme aracına dönüştü.


Ama bu yozlaşma sadece “yukarıda” değil, “bizde” de.

İnancı gösterişe dönüştüren, vicdanı etiketleştiren biziz.

Riyakârlık, modern çağın yeni ibadeti oldu.

Bir yandan “şükür” derken diğer yandan komşusunun açlığına göz yuman bir toplum olduk.

Tanrı’yı dilde taşıyoruz ama davranışta unuttuk.


Yine de umut var.

Çünkü dinin özü hiçbir çağda kaybolmaz, sadece kirlenir.

Her yüzyıl kendi sahte peygamberlerini yaratır ama gerçek inanç, sessiz kalan yüreklerde yaşamaya devam eder.

Belki de bu çağda iman, kalabalıklarda değil; yalnız kalan vicdanlarda yeniden doğacaktır.


Kutsal olanı kirleten bu gürültülü dünyada,

belki de en büyük ibadet artık susmak ve sorgulamaktır.

Çünkü bu çağda Tanrı’yı bulmak için göğe değil,

insanın vicdanına bakmak gerekir.


DİPNOT:Bu yazı, herhangi bir inanç grubunu, dini kurumu veya kişiyi hedef almayan; toplumsal, kültürel ve bireysel dönüşümleri eleştirel bir bakışla değerlendiren düşünsel bir metindir.

Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında ifade ve düşünce özgürlüğü sınırları içinde kalır; nefret söylemi, hakaret veya ayrımcılık içermemektedir.