"Tuz koktu" memur bey amca
Köyde, 60 lı yıllar.. Babam kasabadan elinde file ve bir gün gecikmeli gelen Cumhuriyet gazetesi ile köyün girişinde karşılanırdı. Benim komutamda, benden küçük kardeşlerim ve benim izin verdiğim komşu çocukları. Filenin en üstünde hamurla yapıştırılmış gazeteden kese kâğıdını çıkarır, akide şekerlerini birer birer dağıtırdı. Arkadaşlarımıza, “bizim babamız, bize iki tane” dememiz yasaktı.
Evde, babamın işyerinde okuduğu gazeteyi annem alırdı. Okuma- yazma bilmezdi annem. Gazetenin özenle kırışmış yerlerini düzeltir, bazen kömürlü ütü bile kullanırdı bunun için. Evin hızlı koşan değil "Memur bey amcanın" şeker mi ortası delikli para mı, vereceğini düşünmeye başlamış bana teslim ederdi. Köyün çıkışında, diğer evlerden daha yüksek bir tepe de beyaz badanalı eve koşmam beş dakika sürerdi. Emekli Tuzla Memuru "Memur bey amca" gazeteyi alır, hediyesiyle birlikte bir gün önce getirdiğim gazeteyi verirdi.
Gazete götürdüğüm bir gün, Memur bey amca, "Rıza' ya söyle tuz kokmaya başlamış" dedi ama ben hiçbir şey anlamadım tabii. Babama sordum, "boş ver. Siz derslerinize çalışın, adam olun, tuzun kokmasına mani olun." dedi...
“Merak etmeyin ölen yok…”
Yıllar geçti, bugün güzel ülkemde neler oluyor diye haberden habere gezinirken;
Özel hastane sahibi de olan ve Erdoğan kabinesinin değişmeyen iki bakanından biri olarak göreve devam eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan inciler dinlemekteyiz… Gazetecinin, "Kızamık hızla yayılıyor, yıllardır hiç bu kadar yaygın değildi, Aşıda yetersiz kalındı, Kontrolsüz mülteci akını da katkıda bulundu, bakanlık olarak nasıl önlem alacaksınız?" sorusuna, Koca’nın verdiği "Merak etmeyin, ölen yok" cevabını duydum.
Yargıtay'ın HDP'ye verilen hazine yardımının bloke edilmesi istemini, AYM'nin reddettiği hatırlatılan Bahçeli'nin, "anlaşılıyor ki AYM Başkanı ve üyeleri, söylediklerimizi hiç kale almıyor..." diyerek aba altından sopa gösteren pervasız sözlerini dinledim.
Lüks arabaya binen sendika lideri
Allah’ın yardımına terk edilen emekçi…
Milyonlarca çalışan ve emeklinin aylardır beklediği Asgari Ücret 11.402 TL olarak açıklandı. Bu tür müjdeleri (!) halka verip "Allah sizi başımızdan eksik etmesin" dua ve alkışlarını kabul eden Erdoğan bilmiyorum neden bu kez kendini dua ve alkışlardan mahrum etti. Ama Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, asgari ücret miktarının yeterli olup olmadığını soran gazeteciye, "Allah Yardımcınız olsun kızım..." diyerek, emekçilerin alın teri ile kazandığı maaşlardan kesilen aidatlarla aldığı lüks arabasına binip gitmesini izledim.
Sosyal medyada, profillerinde yabancı terimlerden oluşan unvan, görev ve Erdoğan'ın fotoğrafı olan 7/24, iktidarı eleştiren bol trol destekli hesaplarında zevzekliğin sınırı aşılmış durumda. Utanç duvarı ise çoktan yıkılmış… Troller, "2001 yılında asgari ücret böyleydi 2023 yılında böyle şükredin Erdoğan başımızda..." paylaşımları yaparken, ekmek elden su havuzdan beslenip yaşayanlara şahitlik ettim…
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğundan alınıp, kapı önüne konulan, “bekle burada lazım olunca gel derim” muamelesi yapılan Ankara'yı parsel parsel sattığı partidaşı, abisi Bülent Arınç tarafından açıklanan, Melih Gökçek ve mahdumu yine sahnede…
Bu kişilere karşı üç maymunu oynayan yargının "hele Bi gel" demediği i.Melih Gökçek'in, "Okşan mokşan..." haberlerinin ardından, oğlu AKP den milletvekili seçilince cesaretlenip göze görme mücadelesinden okul müdürü Emine Kızıldağ da nasibini aldı. Gökkuşağı renkleri önünde öğrencileri ile fotoğraf çektirdiği için Melih Gökçek tarafından hedef gösterilen Emine Kızıldağ’ın açığa alındığı müjdesini yüzü kızarmadan paylaşıp, Milli Eğitim Bakanı'na teşekkür ettiğini görmekte bugünün menüsü içinde yerini aldı… Acaba sıra gökkuşağına ne zaman gelecek diye bekler olduk, sayelerinde…
Savcıların görmezden geldiği Cüppeli Ahmet
Ürkek THY Yönetimi
İsmail Ağa Cemaati tarafından "şeyhliğe soyunma seks kasetlerini açıklarız" uyarısının ardından arada bir kadim dostu Fatih Altaylı ‘ya ait YouTube kanalına konuk olan Jet Ski sever Cübbeli Ahmet'in "Yüzde 90’ı Müslüman Olan Ülkemizde Kur’an Şeriatına İnanan Kaç Kişi Çıkar?" sorusunu okuyunca bir umutlandım ki sormayın… Bir Cumhuriyet Savcısı çıkıp, “gel bakalım Cübbeli ne diyorsun?", demesini salıkla hala bekliyorum. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın "İslam'da tarikat, cemaat, tekke, mezhep, şeyh, mürit, gavs yoktur. Sen hangi hak ve yüzle Kur'an şeriatından bahsediyorsun?" açıklamasını da bekledim, gelir diye ama huyum kurusun boşa kürek çekmeyi seviyorum işte…
Seçimin ardından, iktidarı eleştiren sanatçıların konserlerinin iptalini isteyen, bunu AKP li başkanlara sosyal medyadan adeta emreden, iptal etmeyen belediye başkanını görevden alınınca zil takıp oynayan, sözde gazeteci - yazarlardan çok korkan THY yönetiminin, " Sen misin Kılıçdaroğlu'nun tweet’lerini beğenen..." diyerek THY da bir pilotun işine son vermesini, de esefle izledim.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun; "Yeni Şafak Gazetesi 3 milyon lira harcayıp Kılıçdaroğlu seçilmesin diye reklam kampanyası yapıyor. Bu parayı nereden buldun?" diyen sorusunu dinledim.
Ve bir kez daha Memur Bey amcanın "Tuz Kokmaya başladı" sözünü hatırladım. Aslında, tuzun çoktan koktuğunu Kemal Kılıçdardğlu şu sözlerle açıkça ortaya koyuyor: "Türkiye'de bir beka sorunu var mı? Evet var. Çok açık net söylüyorum: Özellikle son seçimde Erdoğan'a oy veren vatandaşlarıma söylüyorum, Türkiye'nin bir beka sorunu vardır. Türkiye’yi yöneten kişi mal varlığı üzerinden tehdit edilip, susturuluyorsa Beka sorunu vardır. "
İşte bu nedenle, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin düşmana da yıllardır ihtiyacı yok. CHP’’nin etinden sütünden yararlanan, koltukları gidince "ÇEKİL" diye bağıran, kendi gizlenip tetikçi kalemlere "ÇEKİL “dedirten dostları (!) yetiyor zaten...
İlk Yorum yapan siz olun!