Türkiye’de Genç Olmak

ZEYNEP ŞİMŞEK
"Bir baltaya sap olamadınız."
Türkiye’de genç olmak, çoğu zaman sadece bir yaş aralığı değil; bir yük, bir beklentiler listesi ve bitmek bilmeyen bir sınav. Gençler henüz yolun başındayken başarısız ilan ediliyor. Üniversiteye gitmek, mezun olmak, iş bulmak gibi süreçler artık birer hedef değil, sanki geç kalınmış sorumluluklar gibi. Ne yapsalar eksik sayılıyor, ne kadar çabalasalar yeterli görülmüyor. Yetersizlik, yeni kuşağın yakasına yapışmış bir duygu olarak yaşamlarına eşlik ediyor. Ve bu duygu, yalnızca ekonomik koşullardan değil; en çok da en yakınlarından, ailelerinden gelen psikolojik baskılardan besleniyor.
Aileler çocuklarını severken bile çoğu zaman fark etmeden baskı kuruyor. “Biz senin yaşında şöyleydik”, “senin için ne fedakârlıklar yaptık”, “okudun da ne oldu?” gibi sözler, gençlerin kimliklerini inşa etmeye çalıştıkları en kırılgan dönemde onları içten içe yaralıyor. Bu sözler sadece birer serzeniş değil; aynı zamanda bir yargılama biçimi haline geliyor.
Birçok genç, sevilmenin koşullu hale geldiğini hissediyor. Başarı gösterdikçe takdir görüyor, zorlandığında ise zayıf bulunuyor. Psikolojik destek aramak ayıplanıyor. Terapiye gitmek “ayıp”, bunalmak “abartı”, yorulmak “şımarıklık” sayılıyor. Oysa bu kuşak, hayatın yükünü sadece ekonomik değil; zihinsel ve duygusal olarak da taşıyor.
Aidiyet duygusunun yerini suçluluk alıyor. Gençler kendi yolunu aramaya çalışırken bile sürekli bir iç sesle boğuşuyorlar: “Ya ailemin beklentilerini karşılayamazsam?”, “Ya yeterince iyi olamazsam?” Bu düşünceler, onları içe kapanmaya, susmaya ve kendilerini bastırmaya itiyor.
Dahası, duygularını ifade etmeye çalıştıklarında çoğu zaman duyulmuyorlar. “Herkesin derdi var” cevabı, gençlerin yaşadıkları ruhsal çöküntüleri küçümseyen bir refleks haline gelmiş durumda. Ve bu durum, gençlerin yalnızlığını daha da derinleştiriyor. Kalabalık aile sofralarında suskunluk, sosyal medya profillerinde yapay gülümsemeler, gerçek hayatla bağın zayıfladığını gösteren işaretler artık her yerde.
Türkiye’de gençler eksik değil. Ama çoğu zaman eksik hissettirilerek büyüyorlar. Sevgiyi, değeri ve onayı sürekli bir koşulla almaya çalışıyorlar. Başarılı olduklarında “zaten yapman gereken buydu”, düştüklerinde ise “biz seni böyle mi yetiştirdik?” deniyor. Bu, birey olma çabasını kesintiye uğratan bir döngü.
Gençler güçlü olmak zorunda kalıyor ama bu gücün bedeli çok ağır. İçten içe yorgunlar. Sadece geçinmeye değil, anlaşılmaya da çalışıyorlar. Kimliklerini, hayallerini, sınırlarını tanımak istiyorlar. Ve en önemlisi, yaşadıkları bu çağın şartları içinde insanca var olabilmek...
Gençler bu yükü istemedi ama taşımak zorunda kaldı.
Sevgilerimle
İlk Yorum yapan siz olun!