Toplumsal Zehirlenme ''El Alem Ne Der''
İçinde yaşadığımız toplumu çeşitli paradigmaları da göz önüne alarak bir süredir takip etmekteyim.
Sizlerin de farkında olacağı üzere bireylerin ne içinde yaşadıkları topluma ne de kendilerine öz saygıları, hatta ve hatta sevgileri kalmamış durumda. Buna bir nevi toplumsal zehirlenme gözüyle bakabiliriz. Dolasıyla bu kitlesel bulaş özelliği taşıyan bir hastalık gibi hızla yayılmakta. Kendi dünyaları da dahil olmak üzere ortak yaşam alanımız olan bu dünyaya saygısı kalmayan toplumun bu hastalıktan kurtulmadığı daha doğrusu o derin gaflet uykusundan uyanmadığı sürece ne içinde yaşadıkları topluma ne de kendilerine faydalı olamayacaklardır.
İnsanlar ancak uyandıklarında kendi duygularını yaşamaya başlar.
Toplumsal öğretiler ve normlar bizi kendimiz olmaktan çıkarır ve ne istediğimizi bilmeden başkalarının öğreti ve duygularını yaşayan biri haline getiri. Sonuç itibariyle baştan sona kodlanmış öğretilerle, el alem için hatta etrafa karşı yaşıyormuş gibi gösterir.
Bu nokta da bir dizi sorularla düşünmenizi isterim. Mesela bu yaşam bizi çift karakter yapmaz mı? Ruhumuzu hasta etmez mi? Bizi yavaş yavaş daha hasta etmez mi? Ne yapmak istediğini bilmeyen, her gördüğünü doğru sanarak ahlaki ve kendini değersizleştiren hasta bir ruh ortaya çıkarmaz mı? Kiminle konuşsanız konuşun ahlak, değer, saygı, güzel ve doğru yaşamak diye konuya başlar ama karşılığı ne? Baktığınızda herkes kendi istediği gibi yaşıyor görünebilir. Gizli saklı, ayıp diye bir laf var hayatımızda ama bu ayıbı herkes bir birine karşı yapmıyor mu? Peki bu sorunun temelinde ne var diyecek olursanız; öğretilerinizi bir sonra ki nesillere ya da çevrenize aktarırken kişilere kendi olmak istediğiniz kişiyi dönüştürmeye çalışıyorsunuz derim.
Çocuklarınızın mesleğinden işine, eşinden gelirine kadar hayatının büyük bölümünü siz belirliyorsunuz ve onun ne istediğini göz ardı ederek veya neye yeteneği olup olmadığını umursamıyorsunuz. Sonra başarısız olduklarında da bu çocuk kime çekti diyorsunuz ☺ Çocuk sadece siz olmadığınızda kendi olmaya çalışıyor. Kafasını bulandırdığınız çocuklar yetişkin olunca yolunu kaybeden aylak takımından başka bir şeye dönüşmüyor. Dolayısıyla o çok övündüğünüz ahlaki tüm öğreti ve değerler daha aile içinde çocukken bozulmuş oluyor. İşte ayıp diye bir kavramının kalktığı yer burası. Sonra el alem ne der korkusuyla hayatını devam ettirip, gizli saklı gizlediği o hayatı eninde sonunda ya ayıbı ya sonu oluyor.
Bir dahaki yazımda devamını daha detaylı yazacağım.
İlk Yorum yapan siz olun!