ÖNCE KULAKLAR SONRA VİCDANLAR YIKANMALI...!

Aslında, iktidarın ekmeğine yağ sürmek için tam da onların istediği gibi CHP ve Kılıçdaroğlu'nu konuşup yazıp çiziyoruz... İktidarın sözcüsü yandaş kalemleri anlamak mümkün bu konuda, onların var olma nedeni bu. Bir de "Sureti Haktan görünüp, muhalefeti oylama, uyutma, zamanı geldiğinde, görev başına borusu çalınca uyanmak üzere UYUTULAN HÜCRELER" var medyada ve sosyal medyada. İsim ver diyecekler için medyayı ve sosyal medyayı takip etmeleri yeterli. Ama, illa kim diye bağıranlar için senaryo değil somut örnekler vereyim, artık okurlar onları isimlendirsin..

ÖNCE KULAKLAR SONRA VİCDANLAR YIKANMALI...!

Çok çok gerilere gitmeye gerek yok,  yerel seçimler öncesi Ekrem İmamoğlu'na "bak Ekrem"  diye parmak sallayan Portakal, Kılıçdaroğlu'nu canlı yayına alıp SADAT reklamı yayınlayan Dündar, İzmir BB kültür söyleşilerini iptal edince Başkan Soyer'e saldıran Aysever, Halk TV den ayrılınca havuz ekranlarının en azılı CHP muhalifi olan Sevinç, Ataklı, AKP’li İBB’nin bağladığı hortum kesilince İmamoğlu ve CHP ye senaryo bilgilerle saldıran M.Övür , A.Özgürel, medyanın Dalton Kardeşler Özışıklar vs....

Milletvekili seçimi için aday listeleri ortaya çıkınca, yaşamını yoksullukla mücadeleye adamış Hacer Fogo'nun neden listenin arkalarına atıldığını sormayan, en büyük ATATÜRKÇÜ(!) Sedef Kabaş'ı aday yapmadığınız için seçmen size tepki gösterdi diyen akıl kumkumaları ve alkışlayanlar...

Aday listelerini belirlemekle yetkili ve görevli olan PM ve MYK üyesi sekiz kişinin varlığını yok sayıp, "Kılıçdaroğlu'nun aday seçimi kaybettirdi" diyen aymazlar, aday adayları ile mülakat yapan komisyon üyelerine "eee  daha, daha nasılsın kardeş, abi " sohbeti mi yaptınız, sınava alınanlara ülkenin sorunlarına ilişkin fikirlerini mi sordunuz? 

Seçim kaybedilince, TBMM ye gidenler arasından İlhan Kesici gibi bir örneği hedefe koyup "Kılıçdaroğlu bu Kesici bugüne kadar ne yaptı parti için?" diyenlere katılmamak mümkün değil, tabii aday listelerini belirleyen komisyon, PM ve MYK da onay verenlere de aynı soruyu sormak koşuluyla...

Tabii, asıl sorulması gerekenleri de sorarak; 

Dört beş dönem Milletvekili olan, hatta PM ve MYK   üyesi hatta genel başkan yardımcısı olup seksen bir ili yüzlerce ilçeyi bırakın temsil ettiği ildeki ilçelerin adresini bilmeyen, aday olduğu İstanbul başta olmak üzere, Ankara, İzmir, Kocaeli, Antalya gibi çok sayıda il’de, tavşan adayları koşturup, seçilecek sırada olmanın rahatlığı ile genel merkez de, evinde çay, kahve içip "dedim dedi" muhabbeti yapanlara sorunuz yok mu? 

En az üç dört dönem bulunduğu TBMM de, yemin dışında kürsüye çıkmayan, oturduğu yerden bile söz almayan, grup toplantı salonunda ekranda görünmek için danışmanlarını bir iki saat önceden salona gönderip genel başkanın yakınında arka sırasında koltuk ayırtanlara sözünüz var mı?

İl ilçe kongrelerinde başkan adayı ve Kurultay Delege listelerine yerel yönetim gücünü kullanarak müdahale eden, tek aday tek liste gibi "demokratik kongre! " örneği sergileyen, genel başkan yardımcısı oldukları dönemde, gerçek parti emekçilerinin kazandığı kongrelerin ardından, CHP örgüt yönetimlerini pırasa doğar gibi doğrayan Tekin Bingöl ve Bülent Tezcan'ların, bugün il ilçe yönetimlerinde, partinin kurumsal kimliğine trol zihniyeti ile hakaret eden, parti tüzüğü ve ilkelerine aykırı davrananların tüzük gereği görevden alınmalarına karşı çıkmaları neden sorgulanmıyor?

Kılıçdaroğlu'nun "bundan sonra parti ilkelerine aykırı davranan, partiye zarar veren gidecek" sözüne alınganlık yapıp tepki gösterenler; "Ama, bizi tarif etti Kılıçdaroğlu" diyemedikleri için mi havuzun düşkün Selvi'ye, Dalaksız Ahmet'e, Koyun tüccarı Hande'ye, Levent Gültekin'e, her devrin gizli kutusu Soner Yalçın'a bile tatilde mesai yaptıranlara ve bunlara hiç mi diyeceğiniz yok?

Ve gözlerini hırs bürümüş egolarına yenik bu isimler, dürüst onurlu mesleki ahlaka sahip ve mesleğe saygı duyan gazeteci ve siyasetçileri hedefe koyarken sizler ne yapıyorsunuz? 

Büyük usta Yaşar Kemal, Kurtlar Nasıl Ölür’ü anlatırken, "Anadolu da sürüye saldırıp birini yiyip doyunca geri kalanını parçalayan kurdu yakalayan köylüler öldürmez eziyet etmez, boynuna bir çıngırak asıp salarlar. Ve koştukça zil sesi duyulduğu için avını bulamayan kurt aç kalır ve ölür...’’ der. 

Tabii ki, düşmanda olsa kimsenin ölümü istenmez… Allah'ın verdiği can Allah'a emanettir...

Ancak, bazı canlılar için ölüm, alıştığı düzeni, yaşam standardını kaybetmemek için, tüm değerleri yok saymaktır. Sahi, ayak seslerinden önce gelen zil sesini duyması gerekenlerin uyanması, önce vicdan sonra kulaklarını yıkatmasının zamanı gelmedi mi?

Bu soru yanlış aslında, "GEÇTİ BİLE, ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSENİZ’’ ülkeye topluma o kadar iyilik yapmış olursunuz..