Nietzsche’nin gözyaşları hiç dinmeyecek…

Nietzsche’nin gözyaşları hiç dinmeyecek…

NUR ÖZTÜRK İLK

Güneşi daha az gördüğümüz bu kış günlerde rahmetli yazarlarımız Çetin Altan ve Alev Alatlı üstatlar bize kızmasınlar. Fakat ne enseyi karartmadan ne de takılı kaldığımız dikenli kuru daldan yakamızı kurtarıp da yeşil sürgünlere bir türlü odaklanamıyoruz…

Büyük resmin tamamına baktığımızda, çelişkilerle dolu kaos, Dante’nin cehennemini aratır nitelikte…

Başlarda, TÜİK’in masaya konup yenmeyecek tarzdaki enteresan verileriyle düşük gösterdiği enflasyonu başarı malzemesi gibi sunan iktidarın “rakamalar yalan söylemez” gerçeği ile yüzleşmesi kaçınılmazdı. Halkın gerçek enflasyonu olarak da adlandıracağımız ENAG Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Kasım 2024’te aylık bazda %4,06 artarken yıllık bazda %86,76’ya yükseldi.

Türkiye’nin yakasını kurtaramadığı enflasyonu yapısal tedbirler olmadan bütçe gelirlerini yükseltmeye odaklı adil vergi sistemi içinde çözemediğimiz sürece, bize layık görülen saçma kadere boyun eğmek zorundayız. Hakkaniyetli bir vergi sistemi ile kapatılacak bütçe açıkları sayesinde enflasyonu da dizginlemek mümkün olacak…

Tek yol bu mu? Elbette değil… Beraberinde istihdama yönelik büyüme politikaları, Merkez Bankası ve Hazine’nin piyasa verileri ışığında pozisyon alması, etkili para politikaları ve yapısal tedbirler, orta vadede hepimizin umutlanmasına sebep yaratabilir…

İyi de ülke gerçeğinden uzak TÜİK verilerine göre yapılan enflasyonla mücadele paketinin işe yaramadığı gün gibi aşikâr.  Yalanlar üzerine sistem kurulamayacağı gerçeğini de doğrular nitelikte.

Türk halkı, açlık, yoksulluk sınırlarına

Sıkışmayı hak ediyor mu?

BİSAM 2024 Kasım ayı sonuçlarına göre…

Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı ki buna açlık sınırı deniyor, 20.431,83 TL.

Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise buna da yoksulluk sınırı deniliyor,  66.553,19 TL.

En düşük emekli aylığı 12 bin 500 TL, halen geçerli asgari ücret 17 bin 002 TL. Konuşulan asgari ücret rakamını telaffuz etmeye bile lüzum görülmezken muhalefetin bastırmasıyla gündeme gelen 30 bin TL’yi bile bulmayacağını hepimiz biliyoruz.

Hal böyleyken sevgili TÜİK’imize göre hepimiz çok mutluymuşuz…

Ağlanacak halimize güldüğümüz çok olsa bile bana bu kadarı da pes dedirtti. TUİK’in 2023 yılında yaptığı Yaşam Memnuniyeti Anketi’ne göre Türk Halkının % 52,7’si mutluymuş.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı, 2022 yılında %49,7 iken 2023 yılında 3,0 puan artarak %52,7 olmuş.

Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2022 yılında %15,9 iken 2023 yılında 2,2 puan azalarak %13,7 olarak gerçekleşti.

Yazıya kahkaha efekti koyamıyorum ama siz katıla katıla gülebilirsiniz…

Ama durun enerjinizi çok da harcamayın.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan verilere göre geçtiğimiz yıl 403 kadın erkek şiddetine kurban giderken son 15 yılda 4 bin 86 kadın yaşamını yitirdi. Bu yılın 27 Şubat’ında yani aynı günde 7 kadın birden hayata veda etti.

İstatistik dehası! TUİK’e göre öldürülmek mutsuzluk sebebi sayılmadığından Türkiye’de kadınlar mutluymuş. Evet, yanlış duymadınız…

Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, 2022 yılında %46,5 iken 2023 yılında %50,3 olmuş. Kadınlarda ise bu oran, 2022 yılında %52,7 iken 2023 yılında %55,1’miş…

Yani biri ölürken diğeri öldürürken mutlu olan bir ülkede yaşıyoruz. E ama daha ne istiyorsunuz… Adamlar her şartta bizim mutluluğumuzu düşünüyorlar…

Mizah dergisi yerine TÜİK verilerini okuyun!

Vallahi çok eğlenirsiniz…

TÜİK çelişkisini devam ettirmekte ısrarlı da ben görünce mi suç sayılacak bilemiyorum…

Anladık herkes mutlu da ülkenin en önemli sorunu hayat pahalılığı olduğunun altını niye çiziyorsun, sevgili TÜİK… Bırak insanlar mutlu kalsınlar, değil mi ama?

Efendim, ülkenin en önemli sorunu incelendiğinde; 2020 yılında birinci sırada %18,5 ile işsizlik, ikinci sırada %17,3 ile hayat pahalılığı, üçüncü sırada %17,2 ile eğitim yer alıyor.

Gelelim 2023 yılına, hayat pahalılığı %33,8 ile ilk sırada yer alırken, %16,5 ile eğitim ikinci sırada ve yoksulluk %13,4 ile üçüncü sırada yer alıyor.

Bir Allah’ın kulu da sormaz mı bunlara kadınlar ve erkekler, hayat pahalılığından şikâyet ederlerken nasıl mutlu oluyorlar, olabiliyorlar diye…

Gençlerin ve çocukların kalbinde gazap üzümleri yetiştiriyorsunuz…

Manzara böyleyken, görevi vatandaşının refahını korumak, kollamak ve bu yönde gerekli tedbirleri almaktan çekinmemesi gereken iktidarın, bir türlü bozamadığı sessizlik yemini, bana Açlık Oyunları film serisini hatırlattı…

Halk ekonomik ve toplumsal olarak ağır bir yükü sırtlamaya çalışarak verdiği hayat mücadelesinde, bir nebze nefeslenebilmek umudunu asgari ücret görüşmelerine bağlamışken, ithal ekonomi bakanı ve sarayın ileri gelenleri, ana kumanda ekranından sadece izlemekle yetiniyorlar…

Her gün okuluna aç giden, yatağına aç giren 10 milyon çocuk, umurlarında bile değil… Biliyoruz, tok açın halinden anlamaz ama gelecek nesillere ektiğiniz tohumlardan yeşerecek olan gazap üzümleri, kâbusunuz olacak…

Sizin de aklınıza şu soru mutlaka geliyordur…

Kim yönetmelidir, yönetilen kimdir?

Biz bu soruların cevabını ararken, küçük bir kız çocuğunun derdiyle dertlenip kaybolan bebeğinin ağzından ona mektuplar yazan, bir ata kötü davranıldığı için günlere ağlayan ve atı sahiplenen Nietzsche’nin tarihin arka odasından bize bakarken sizce gözyaşları diner mi?