Nerede doğacağımızı bilmeden bu dünyaya geldik...

Bu haftaki yazımda el alem, etraf, çevre ayıpları, baskılar ve insan olmanın kuralları diyelim…

Nerede doğacağımızı  bilmeden bu dünyaya geldik...

Hayatınıza dönüp baktığınızda ben kendim için mi yaşadım? Yoksa elalem için mi? Diye sorabilir misiniz? 


Girdiğiniz savaşlar bunalımlar kavgalar ne içindi? Eğer bu savaş kendi savaşınız olsaydı çabuk çözerdiniz. Hem kendin olacaksın hem kendin olmak isterken etrafınla savaşıp varlığını hatta özgürlüğünü kabul ettirme caban olacak. Peki yaşadığın coğrafyada elalem diye bir örgütün mensubuymuşsun gibi davranmasaydın buna mecbur bırakılmasaydın hayatında ne değişirdi hiç düşündün mü?

Kendi kararlarını kendin verir, kendi seçiminin sonucunu yaşardın. Hata bile olsa kendi kararını vermek, kendi tecrübeni edinmek hayata karşı seni daha güçlendirirdi. 

Kendinle ilgilenir, yaptığın hiçbir şey için bir başkasını suçlamazdın. Kendini mutlu hissederdin. Her şeyden önce kendin olurdun. Kendi karakterin, kendi yanlış kararın, kendi doğruların sana yön verirdi. Onaya ihtiyacın olmazdı. Ruhun daha sağlıklı olurdu.

 Bizler hayatın yarısından fazlasını başkaları için yaşarken, aldığımız karalarımızda da bu başkaları bizim isteğimiz ya da isteğimiz dışında etkili olurlar. Her şeyin içinde bu elalem! Fakat iş zor gününe gelince o elalem ortadan bir anda kayboluverir.

Peki çocuklarınızın ruhunu el alem ne der korkusuyla zehirlemeye değer mi?

Zehirlemeyin! Bırakın ruhları özgürleşsin. Sağlıklı olsun. Bırakın kendi yollarını bulsunlar.

Sağlıklı bireyler kendi için yaşayan toplumlardan çıkar. Sadece insan olmanın kurallarını yerine getirdiğinde bile etrafı güzelleşir. Biz kendimiz olmaktan vaz geçmezsek başaracağız. Biz ruhumuzu tanıdıkça iyileşeceğiz ve tabi iyileştireceğiz. Etrafınıza karşı saygılı olmadan kendinize saygı duyacaksınız. Her şeyin en iyisini kendine laik göreceksin. Kendini mutlu edeceksin. O zaman etrafına yaydığın enerji sana mutluluk getirecek. İnsan olan kimsenin hayatıyla, giydiğiyle, yediğiyle, diniyle, diliyle, ırkıyla ilgilenmez. Sadece insan faktörü empati ve saygı duymak insan olmak için yeter.

Nereye doğacağını bilmeden bu dünyaya geldin. 


Yaşamla ölüm arası bir sahne var. Sadece kendini severek, sayarak, empati kurarak, kendi sorumluluğunu üstlenerek ve başararak gitmen gerek.

O zaman yaşadığın bu dünya cennetin olur. Kendi cennetini oluşturursun. 

Yaşamın geri kalan kısmında ya herkes gibi olmayı, ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.