Narsistlerin Dünyasında Sevilmek: Görünmez Bir Esaret

Narsistlerin Dünyasında Sevilmek: Görünmez Bir Esaret

Narsizm kelimesinin kökeni, Antik Yunan mitolojisindeki Narcissus’a dayanır. Narcissus, güzelliği dillere destan bir gençtir. Bir gün dere kenarında suya eğilir ve orada kendi yansımasını görür. O an gördüğü surete öylesine hayran kalır ki, ondan ayrılamaz. Saatler, günler, aylar… Narcissus, başını sudan kaldıramaz, açlıktan ve susuzluktan oracıkta can verir. Onun kendi yansımasına duyduğu bu saplantılı aşk, yüzyıllar sonra bir kişilik bozukluğuna adını verir: Narsizm.

Psikolojide narsizm, kişinin kendi önemini abartılı biçimde algılaması, sürekli hayranlık ve onay beklemesi, empati yoksunluğu ile tanımlanır. Ancak tanım soğuk ve akademik kalır; çünkü narsizme maruz kalmak, bir tanımın sınırlarına sığmayacak kadar yıpratıcıdır. Modern çağda narsizm artık yalnızca psikiyatri kitaplarında değil; sosyal medyanın filtrelenmiş fotoğraflarında, toplantı masalarının başında, evlerin içinde, yatak odalarında, aile sofralarında karşımıza çıkar. Ve çoğu zaman biz fark etmeden hayatımıza sızar.

Bir narsist, sizi fethederken önce en kırılgan yerlerinizi bulur.

Bazen bu, ilgi açlığınızdır; bazen değer görme ihtiyacınız, bazen de yalnızlıktan korkmanız. İlk başta size hayatınızın en özel insanı olduğunuzu hissettirir. Size hayran gibi görünür, sizi göklere çıkarır. O anlarda sevildiğinizi sanırsınız. Ama bilmezsiniz ki, bu yalnızca oyunun ilk perdesidir.

Ardından yavaş yavaş ipleri eline alır. Sizi, kendi algısının bir uzantısı haline getirir. Bir gün övgüyle besler, ertesi gün küçümseyerek aç bırakır. Bu iniş çıkış, zihninizde duygusal bir bağımlılık yaratır. “Bir dahaki övgüyü alabilmek için ne yapmam lazım?” diye düşünmeye başlarsınız. İşte tam o noktada, kendinizi onun istediği kalıba sokmaya başlarsınız.

Narsist bir eş, sizi hayat ortaklığına değil, güç mücadelesine davet eder. Sevgi, ödül gibi verilir. Sessizlik, cezadır. Ne kadar çabalarsanız çabalayın, yetmezsiniz. Çünkü onun gözünde siz, onun üstünlüğünü parlatan bir ayna olmak için varsınız. Bu evlilikte “biz” yoktur; sadece “o” vardır.

Narsist bir sevgili, ilişkinizi aşk değil, egemenlik hikâyesine dönüştürür. İlginizi, sevginizi ve dikkatinizi sürekli talep eder. Ama sizin ihtiyaçlarınıza geldiğinde kulakları sağırdır. Onun dertleri her zaman daha önemlidir, onun başarısı hep daha büyük, onun acısı hep daha derindir.
Narsist bir anne, çocuğunun ruhuna ilk zinciri takan kişidir. Sevgi, başarıya ve itaate bağlıdır. Çocuğun kendi benliği şekillenmeden, annesinin gölgesinde erir. Yıllar geçse bile, yetişkin olduğunuzda bile, attığınız her adımda iç sesinizde onun eleştirel tonunu duyarsınız.
Narsist bir baba, sizi kendi hikâyesinde figüran yapar. Gurur duyduğu tek şey, sizin ona ne kadar uyum sağladığınızdır. Onun yanında durursunuz ama asla eşit değilsinizdir. Ve bu fark, sizin özgüveninizde derin bir oyuk açar.

Narsist bir arkadaş ise dostluk maskesiyle hayatınıza girer. Sizi dinler gibi yapar ama aslında kendi anlatısını besliyordur. Zor zamanlarınızda yanınızdadır, ancak çoğu zaman bunu, kendi “iyi insan” imajını pekiştirmek için yapar.

Narsizme maruz kalmak, yavaş yavaş kendi sesinizi kaybetmektir. Önce tartışmamak için susarsınız. Sonra kırılmamak için. En sonunda ise kendinizi duymamak için. Kendi ihtiyaçlarınızı unutur, başkasının duygusal iniş çıkışlarına göre yaşamaya başlarsınız. Hayatınız, onun memnuniyetine endekslenir.

Bu durum öyle sinsidir ki, siz fark etmeden sizi dönüştürür. Artık eski “siz” yoktur; onun sözleriyle şekillenmiş, onun bakışıyla onay arayan bir versiyonunuz vardır. Kendinize yabancılaşırsınız. Ve bu, yalnızca bir ilişki yıpranması değil; ömür törpüsüdür. Çünkü zamanla sizin benliğinizi, enerjinizi, neşenizi ve umutlarınızı tüketir.

Oysa narsizme maruz kalmak sizin suçunuz değildir. Onun sevgisi koşullu olabilir, empatisi eksik olabilir. Ama sizin değeriniz, onun onayına bağlı değildir. Kurtuluş, sevgi dilenen kapıda beklemekten değil; o kapıyı kapatıp kendinize dönmekten geçer.


Ve belki de hatırlamamız gereken en önemli şey şudur: Gerçek sevgi, kontrol etmez. Sahiplenmez. Yutmaz. Gerçek sevgi, sizi siz yapan ışığı söndürmez; parlatır.


Zeynep Şimşek