''MUZO'NUN PENCERESİNDEN'' Sevgili dostlar;
Son zamanların en çok izlenen dizlerinden biri de özel bir platformda yayınlanan Zeytin Ağacı dizisidir. Dizi aslında konusu itibariyle son yılların New Age yaklaşımlarından biridir. Elbette ki size dizi oyuncuları ya da oyunculukları ile ilgili bir yazı yazmayacağım, zira benim alanım değil. Bununla birlikte belki konuyu ilk işledikleri 1.Sezon kritiği ile ele almak daha net bir bakış açısı elde etmemize yardımcı olur.
Efendim en başından başlamak isterim; Aile Dizimi uygulaması Alman Bert Helinger tarafından ki kendisi altını çizerek söylemek gerekir ise bir papaz olup Afrika’da uzun yıllar kalarak misyonerlik çalışmalarını yürütürken Zulu kabilesinin belli ritüellerinden etkilenerek uygulamaya başladığı bir yöntemdir. Kabile içinde uygun olmayan bir davranışı yapan gençler öncelikle atalarının ruhlarından kendi dillerince özür dilediler. Bu bir ritüel olarak uygulanırken aslında en çok dikkatini çeken konu Ata kavramı ve bu kavrama duyulan saygı dikkatini çekmişti. Helinger, gençlerin ritüelden sonra farklı bir ruh haline büründüğünü fark etmiş ve Almanya’ya döndükten sonra kendi din bilgisi ve uygulamasının da eşlik ettiği Aile Dizimi’nin de başlangıcını oluşturmuştur. Buraya kadar aslında bir sorun yok gibi görünsede, her şeyde olduğu gibi uyumlanması gerektiğinin altını çizmekte fayda var.
Ne demek istiyorum?
Helinger’in papaz olduğunu daha önce de belirtmiştim . Bizler kullandığımız dil, dua şeklimiz ve yaşam şeklimiz itibariyle inanç sistemimizin izlerini taşır ve hatta sözlü olarak da beyan ederiz. Dil ve dilin kullanım şekli sizin enerji yapınızı da belli eder. Kullandığınız dil düşünce yapınızı hem etkiler hem de kodlar. Benim ilk olarak Heinger’in uygulamada kullandığı dil kalıpları dikkatimi çekmekte, zira inanç sisteminin de etkin olduğunu görmekteyiz. Bu dil kalıplarının bu coğrafyaya uygun hale getirilmesinin daha farkındalık yaratacağını biliyorum.
Bir diğer dokunmak istediğim konu ise bazı çok hassas olan hatta dokunulması, konuşulması dahi zor olan aile içi istismar konularının uygulamada yetersiz olduğunu fark ettim. Gerek kitaplarını okurken gerekse uygulamalar esnasında bazı detayların gözden kaçtığını belirtmek isterim. Sosyolojik açıdan baktığımda Zulu kabilesi, endogamik yani kapalı olan içsel sistemlerle yönetilen bir toplum. Bu kapalı olma durumu yaşadıkları alan ki hala avcı-toplayıcı olarak yaşıyorlar sanki en doğrusu da bu, toplum dinamikleri de farklı elbette ki. Hal böyle iken aile içi cinsel taciz olayını sadece birkaç kelime ile şifalandırmak pek de mümkün olmayabilir.
En kritik nokta ise, gerçekten psikoloji bilmeden , kuram bilmeden, kulaktan dolma bilgiler ile yapılan uygulamalar nereye kadar sağlıklı ve ne kadar geçerli. Şifa nedir, her uygulama herkes için genel geçer bir kuralla uygulanır mı? Bu ne kadar doğru? Kişisel özellikleriniz hiç etkisi yok mu? Kim ile neyi nasıl şifalandırırız gibi size bin tane soru yazabilirim.
Efendim derdim sizin kafanızı karıştırmak değil elbette; size yine sizin için bir farkındalık yaratmak. Bu Aile Dizimi için ilk yazı , aslında daha da detaylandırıp tekrar tekrar yazmak istiyorum. Çünkü hiç o kadar basit değil ve hiç o kadar da zor değil. Bugünkü uygulamalara baktığımda içine olmazsa olmaz birkaç hurafe kaçmış hatta neredeyse ele geçirmek üzere. Bundandır bu konuya dikkat çekmem.
Devam etmek üzere şimdilik hoş kalın hoşça kalın.
İlk Yorum yapan siz olun!