"Bukalemon Gazetecilik"e inat Bir gazete BİRGÜN ve bir kitap " RIZASI YOK"...

"Bukalemon Gazetecilik"e inat  Bir gazete BİRGÜN ve bir kitap " RIZASI YOK"...

"Bukalemon Gazetecilik"e inat

 Bir gazete BİRGÜN ve bir kitap

" RIZASI YOK"... 

Ülkemiz de en karanlık günlerde, özgürlüklerin, günlük yaşamın, düşünme ve üretmenin yasaklanıp, cezalandırıldığı 13 Mart-12 Eylül darbe dönemlerinde bile siyaset ve medya da bu kadar sinmişlik, bu kadar gerçek sorunların etrafında "havanda su döğer" gibi gezinilmedi.

Seçim sonrası, iktidarın hazırlayıp sunduğu; muhalefeti özellikle Ana muhalefet partisi CHP'yi, genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu yok etme, pasifize etme, ülkenin sosyal siyasal ekonomik sorunlarının dışına itme senaryosu öyle büyük bir başarı kazandı ki şaşırmamak elde değil. 

Medya da bir elin parmakları kadar sayıya ulaşamayan gazete, TV, her şeye karşın meslek ilkelerine insana topluma ülkesinin değerlerine saygılı yine az sayıda gazeteci yazar toplumsal sorunlara dikkat çekmeye çalışsa da, dönemsel muhalif olma özelliği ile yıllardır toplumu oyalama, tepkilerin gazını almayı görev edinmiş "Bukalemon gazeteciliğinin" sesi iktidarın gizli açık desteği ile daha çok çıkıyor. Gazeteci olup olmama ölçüsü, yazdığı gazete konuştuğu TV ve iletişim şeysinin onayı ile verilmiş Turkuaz (Sarı değil artık) renkli basın kartı olanların özgürlüğü ise sınırsız. Gazete de TV de sosyal medyada yaklaşık iki aydır, CHP ameliyat masasına yatırılıyor. Görevi sadece muhalefete hakaret etme, TBMM de konuşan hatibe küfür etme, yumruk tekme sallama olan iktidar yandaşı vekiller, havuzun kıdemli kıdemsiz sözde gazetecileri her konu da herkese küfretme iftira atma özgürlüğünü tepe tepe kullanıyor. Millet ittifakı olarak seçime girip TBMM de temsil edilme hakkını kazanan (Gültekin Uysal'ın Demokrat partisi ve vekili Cemal Enginyurt'u tenzih ediyorum) seçime tek başına girseler karşılığı yüzde ikiyi geçmeyecek partiler bile CHP ye liderine saldırarak gündemde kalıyor, havuz ve havuz kıyısı sözde özgür ve objektif TV’ler de her akşam CHP ve Kılıçdaroğlu’nu  konuşuyor. 

Bunlara son bir haftadır yeni bir görev daha verildi. Özellikle sosyal medyada "Ev sahibi kiracı kavgası, emekliler bu parayla nasıl yaşar bir şeyler yapılmalı, çarşı pazar çok pahalı..." gibi timsah gözyaşı  akıtıp halka şirinlik gösterisi yaparken bile cümlenin sonunda "eyyy Kılıçdaroğlu git artık..." diye naralanmak. AKP’nin koltuk değneği siyasi parti ve mensupları ise hallerinden memnun, ayaklarda çizme, elde tesbih evde makam odasında, Zeki Müren şarkısı fonda volta atıp, vatan millet Sakarya edebiyatıyla yerel seçimde neler alabiliriz planlaması yapıyor...

Peki, gerçekte neler oluyor; Giderek çürüyen medya da, var olma savaşı verirken meslek ilkelerinden, doğru haber ve yorumlardan ödün vermeyen Birgün Gazetesi'nde Gazeteci  Mehmet Emin Kurnaz son bir kaç günü; 

"... Topyekun bir gerici kuşatma yaşanıyor.. 

Halka 'silahlanın' diyen imam göreve iade ediliyor

Yargıtay, okulla imam atama projesini (ÇEDES) laik’liğe aykırı bulmuyor

Diyanet İşleri Başkanı cuma gününün tatil olması tartışmasını başlatıyor, seküler kesimden laik yobazlar diye bahsediyor 

Milli Eğitim Bakanı karma eğitimi hedef alıyor, kız okulları açmak için nabız yokluyor 

Üç eşli’’ YRP'li vekil 'Evlenmek sadece cinsel zevk için değildir, piyasayı piçlerle mi dolduralım?’’diyor

Meclis'e sokulan Hüdapar'lı vekiller çocuk evliliğini 'kime göre çocuk, neye göre çocuk' diye istismarı meşrulaştırıyor.

Kafalarına göre konser yasaklayıp sanat galerisi basıyorlar... diye özetliyor. Ve " tüm bu yaşananlara karşı laikliği açık açık sa-vu-na-ma-yan, hâlâ muhafazakarlara şirin görünmeye çalışanlar bu yıkımın ortağı oluyor..."  

Medya da bu kendini inkar etme, gerçeklerin üstünü örtme yarışına bukalemon kalemler de eşlik ederken, yayın dünyasın da bir kitap, bu ülkenin en karanlık en can yakıcı sorunu, çocuk taciz ve tecavüzlerini mağdur masum çocukların çığlıkları ile yüzümüze çarptı. Gazeteci -Yazar A.iklim Bayraktar, bu karanlık ve kaos ortamında büyük bir cesaretle 100 mağdur çocuk ve aileleri ile yaptığı görüşmeleri "RIZASI YOK" ismiyle kitaplaştırdı. İktidarın anne-baba olan bazı bakanlarının bile yüzleri kızarmadan "çocuğun rızası varmış, bir kereden bir şey olmaz..." dediği, yandaş medyanın deve kuşu rolü üstlendiği çocuk taciz ve tecavüzlerini yaşayan çocuklarımızın  çığlıklarını her satırı her sayfasında duyup hissedenlerin; sadece kendi çocuklarını değil yeryüzünde ki tüm çocukların korunması için ses vermesi, yoksulluk, açlık, işsizlik sorunlarından daha acı, daha korkunç olan çocuk bedenini cinsel obje gibi gören konuşan anlatan sapık zihniyetlere karşı omuz omuza mücadele verilmesi gerektiğini, anladığını düşünmek bile YAZAR Bayraktar'ın "RIZASI YOK" kitabının önemini gösteriyor. Çürüyen yozlaşan, kendi kendini imha eden medya dünyasında Mehmet Emin Kurnaz'ların   A.İklim Bayraktar'ların var olduklarını bilerek, bu karanlık dönemde hiç sönmeyen giderek çoğalan büyüyen aydınlatan  bir umut ışığını güçlendirmek gerekmez mi?