Allah Muhafaza… Sohbeti Bile İçimi Üşüttü…

NİLGÜN EGE
ESENYURT’TAN GÖZLEMLER (1)
Esenyurt belediye başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınıp, tutuklanmasından sonra Esenyurt’ta yapılan protesto eylemlerinde röportaj yaptığımız katılımcıların siyasi yapılarına baktığımızda katılımcıların CHP’ ile Emek ve Özgürlük İttifakı tabanı (DEM’li, EMEP’li, TİP’li vbg) olduğunu görüyoruz.
Sol taban diyebileceğimiz bu taban son yerel seçimlerde Esenyurt gibi bazı bölgelerde CHP ile yazılı mutabakata bağlı kalmaksızın ittifaken CHP’yi destekledi, iktidarın elinden belediyeleri aldı. Bugün belediyelerin yüzde 74’ü bu ittifak sayesinde CHP’nin elinde...
Sol taban siyasi birikimlidir… Okur… Yazar... Çizer. .. Düşünerek ve siyasetin sosyal bilim dili ile konuşur. Siyasi konuşmalarında bilimsellik vardır.
Sol siyaset mensupları, Tahrik demez, provokasyon der…. Halka oynayan demez popülist der… Mesai demez
artı ücret der... Zihniyet demez mantalite der… Münevver demez entelektüel der...
Tuzak demez komplo der…. Sol, okuduğu
kitapların diliyle konuşur, o dille mesaj verir.
Bu yüzden vatandaşla uzlaşması bu zamana kadar biraz
zordu…
Geçtiğimiz hafta Esenyurt’taki eylemde röportaj yaptığımız çok kişide bu kelimeleri kamera önündeki veya arkasındaki konuşmalarımızda sıkça duyduk.
O gün Belediye binasının önü polis ablukasındaydı… İçeriye personel harici giriş çıkışlar yasaktı. İçeriye CHP’li milletvekilleri bile alınmadı, ki demokrasi nöbetinde olan CHP milletvekilleri hala alınmıyor.
CHP İstanbul teşkilatının ve belediye başkanlarının
tamamı oradaydı.
Kalabalıklar vardı ama heyecanları yoktu.
Toplanan kalabalık şaşkınlık içindeydi.
Her an bir patlama olacakmış ürkeklikte endişe vardı.
Evet çok kalabalık bir topluluk vardı ama farklı
düşünceler hatta sorgulamalar da vardı.
Sohbet ettiğimiz kişilerin çoğu Ahmet Özer’in tutuklanmasını “komplo, provokasyon, kışkırtma, tezgah” olarak değerlendirdi.
Konuştuğumuz kişilerden bir tanesine hep aynı dille
konuşuyorsunuz, aynı şeyleri söylüyorsunuz, sizi bugün burada kim yan yana
getirdi diye sorduğumda dedi ki:
HÜDAPAR’la MHP’yi kim yan yana getirdiyse,
Mehmet Ağar’ı, Korkut Eken’i, Alaattin Çakıcı’yı, Engin Alan’ı
Bodrum’da hangi güç/hangi akıl yan yana getirip poz verdirdiyse,
Ahmet Özer’in dosyasını hangi güç/hangi akıl bu zamana
kadar beklettiyse,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin elini DEM’lilere hangi
güç/hangi akıl uzattırdıysa,
Devlet Bahçeli’ye hangi güç/hangi akıl “Apo gelsin mecliste konuşsun”
dedirttiyse o güç bizi burada yan yana getirdi.
Peki “Neden?” diye sordum?
Çünkü diyerek söze başladı. Çünkü o güç görüyor ve
biliyor ki destekledikleri halkın gözünden hızla düşmeye, erimeye başladı. Hamasetle,
sahte dindarlıkla, popülizmle, lafla devlet edilmez … Artık iktidar halka güven
vermiyor.
O güç istiyor ki bizler, gezi olayları gibi provoke
edebilecekleri, gar olayı gibi patlama yapacakları eylemler, yürüyüşler,
mitingler yapalım…
Ben, buradaki birçok arkadaş gibi bundan sonraki
eylemlere, mitinglere, yürüyüşlere, protestolara katılmam, katılmayız da.
Haaa! Korktuğumdan, korktuğumuzdan değil; o güce
provokasyon artık yapma fırsatı vermeyiz. Artık mal meydanda… Tükeniş başladı.
Onlar için kara da yitti, deniz de tükendi, hava da bitti, onlara bundan sonra
ne popülizm, ne provokasyon fırsatı vermeyiz?
Acaba insanları bu kadar korkutan, tedbirli olmaya iten nedir? Eğer bu iddialar doğru ise yapılmak istenen nedir? Kim kimleri yan yana niçin ve hangi amaçla getiriyor, getirebiliyor?
Önümüzdeki günlerde olası bir yürüyüşte, eylemde,
Ceylanpınar patlaması, gar patlaması gibi faili meçhul olaylar yaşanır mı?
Otobüs duraklarında, vapurlarda patlamalar olur mu?
Allah muhafaza… Sohbeti bile içimi üşüttü…
Esenyurt’taki mitingden tuttuğum notları yazmaya devam edeceğim.
İlk Yorum yapan siz olun!